Soruşturma

"Türkiye’de özellikle çizgi romanın çok sadık bir kitlesi olduğunu söyleyebilirim."

Manga okurunun artmasında elbette animelerin etkisi yadsınamaz. Genellikle mangalardan uyarlanan animelerin çeşitli platformlarda artmasıyla basılı eserlerin de satışının yükseldiğini, manga türüne talebin arttığını söyleyebiliriz.

Sıradan bir okur çizgi roman, anime ve mangayı kendi türsel dinamikleri içerisinde nasıl ayırt edebilir? Türler arasındaki muğlak sınırları siz nasıl tanımlar, okursunuz?

Salt çizgi roman dediğimizde alt türleriyle zenginleşmiş bir dünya çıkıyor karşımıza. Belçika ve Fransa gibi ülkelerde “bande dessiné”, “roman graphique”, İtalyanca “fumetti, İngilizce “comics” ve “graphic novel” adıyla çizgi romanın ayrıştığını söyleyebiliriz. Aslında hepsi çizgi roman türü altında toplansa da içerik ve biçim yani estetik açıdan gösterdikleri bazı özellikler nedeniyle ayrılıyorlar. Bu bakımdan manga da Asya ekolünün yaygın temsilcidir. Burada da Japon mangaları öne çıkar. Özellikle son yıllarda manganın bütün dünyada daha da yükselişiyle Fransa, Amerika başta olmak üzere farklı ülkelerde de farklı yaş grupları ve ilgi alanları için mangalar üretiliyor. Manga okurunun artmasında elbette animelerin etkisi yadsınamaz. Genellikle mangalardan uyarlanan animelerin çeşitli platformlarda artmasıyla basılı eserlerin de satışının yükseldiğini, manga türüne talebin arttığını söyleyebiliriz.

Bir yandan da türler arası keskin ayrımların muğlaklaştığı bir dönemde olduğumuzu belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla bu keskin ayrımların eleştirilmesi de söz konusu bir yandan. Grafik romanın özellikle 1970’lerden itibaren bir yükselişi söz konusuyken son on yılda konu ve estetik bakımdan da çok geliştiğini, bütün dünyada bu türe olan ilginin arttığından söz edebiliriz. Tekniklerin iç içe geçtiği, farklı anlatım biçimlerinin denendiği işler üretiliyor artık. Toplumsal sorunları ele alan grafik romanların, gelecekte kurmaca dışı kitaplara alternatif olacağı hatta yerini alacağı iddia ediliyor. Bu, 2018 Frankfurt Kitap Fuarı’nda da odaklanılan konular arasında yer alıyordu.

Türler arası muğlaklığı ise bugün bir zenginlik olarak değerlendirmek gerekiyor. Türlerin iç içe geçtiği, fotoğraf, kolaj gibi pek çok anlatım tekniğinin kullanıldığını görüyoruz. Bu nedenle yer yer bu zengin içerikli çalışmaları kategorize etmek de güçleşiyor. Türlere yabancı olan bir okurun da aslında bu özellikle belirttiğiniz üç türü birbirinden ayırması zor değil. Türkiye’deki çizgi roman ve manga okurlarının bu anlamda zaten türlere hâkim olduklarını söyleyebiliriz. Türlere aşina olmayan kişilerin ise okudukça yani bu dünyanın içine daldıkça daha çok yayın takip ettiklerini hatta koleksiyoner hâline geldiklerini gözlemliyoruz.

 

Çizgi roman edebiyatı ve estetiğinden söz edilebilir mi? Çizim ve metin ilişkisi, üslup ve ekol farklılıkları, kullanılan renkler gibi unsurlar metinleri türsel anlamda kategorize etmemizi nasıl etkiler?

Elbette çizgi roman estetiğinden söz edebiliriz. Çizgi roman dediğimiz tür, belli bir kurgu içinde ve belli estetik kaygılarla üretilmiş ve görselliğin ön plana çıktığı çalışmalardır. Sessiz kitapları bir yana koyarsak metin ve resim iş birliğinin planlı bir şekilde sağlandığı, belli edebî ve estetik kaygılarla üretilen işlerdir. Aynı zamanda anlatım ağırlığı çizgide olduğu için metinden tasarruf edilmesi gereken ve bu nedenle de çok iyi kurgulanması gereken çalışmalardır. Çizgi romanda Fransa-Belçika, İtalya, Amerika ve Asya gibi belli başlı ekollerin devamıyla birlikte bu ekolleri de harmanlayan ya da daha ötesine geçen çalışmalar da söz konusu. Çağdaş insanın yaşantısını ya da günümüz dünyasının sorunlarını ele alan, hikâyesi ve görselleri ile bir roman tadı veren, estetik açıdan özgün ve yenilikçi çalışmaların daha fazla üretildiğini görüyoruz.

Bugün toplumsal sorunların bile grafik roman türünden anlatıldığında etki güçlerinin arttığını söyleyebiliriz. Zamanı kısıtlı çağdaş insana erişmek için bu tür grafik romanların yayımlanması çok önemli. Üstelik salt toplumsal sorunları ele alan eserler değil, bir roman tadı verecek kadar edebî bir dile sahip, estetik gücü yüksek görsellerin eşlik ettiği, okurda defalarca okuma isteği uyandıran grafik romanlar üretiliyor. Grafik roman dediğimiz kitaplar, aslında kendi içinde o kadar çeşitlidir ki okur, nasıl bir okuma deneyimi arzu ediyorsa ona uygun bir kitap bulma olanağı eskiye oranla çok daha kolay. Nasıl başucu kitaplarımız varsa artık başucu grafik romanlarımız var. Konular ise tıpkı edebiyatta olduğu gibi uçsuz bucaksız. Depresyonu anlatan bir kendine yardım kitabından tutun, kadınların oy hakkı mücadelesine, bireysel hikâyelerden tarihe tanıklık eden kitaplara kadar çok farklı konularda grafik romanlar mevcut.

 

Desen Yayınları en çok hangi tür çizgi romanları yayımlıyor? Okur talepleri yayınları nasıl etkiliyor? Okur kitlenizi nasıl tanımlarsınız?

Desen, grafik romandan mangaya resimli kitaptan karikatüre ve sessiz kitaplara kadar çok geniş bir yelpazede yayıncılık yapıyor. Dolayısıyla çocuktan yetişkine uzanan geniş bir okur kitlesine sahibiz. Görsel ve metin olarak öncü ve gerçekten nitelikli çalışmalar yayımlayama gayret ediyoruz. Çizgi romanın bir kolu olarak gelişen ve çağdaş bir anlatım biçimi olarak bütün dünyada da yükselişte bir tür olan bağımsız grafik romanların basılmasına öncülük eden markamızdan bugüne kadar Oscar ödüllü Shaun Tan, Jimmy Lao, Fabien Toulmé, Paco Roca ve Sempé’nin yanı sıra gençler için Kazu Kibuishi ile Raina Telgemeier’ın Eisner ödüllü kitaplarını yayımladık. “İlk çizgi romanım” kategorisinde yayımladığımız Ellerimdeki Kelimeler ise okullarda okutuluyor. Öte yandan karikatür ve resimli kitap tarafında Turhan Selçuk, Hicabi Demirci, Can Göknil gibi dünyaca ünlü Türk yazar ve çizerlerin kitaplarını da yayımladık.

Temel amacımız edebî ve görsel gücü yüksek, estetik açıdan özgün ve yenilikçi yapıtları okurlarımızla buluşturmak. Bu bakımdan salt çocuğa ve yetişkine hitap eden çalışmaların dışında “her yaş”ın okuyacağı türde, yani “yaşsız” olarak nitelendirebileceğimiz kitapların koleksiyonumuz içinde çok önemli bir yeri var. Böylece Türk okuruna alışılagelmişin dışında bir okuma alışkanlığı ve keyfi sunmayı hedefliyoruz.

Türkiye’de özellikle çizgi romanın çok sadık bir kitlesi olduğunu söyleyebilirim. Okurlarımız neredeyse her kitabımızı alıyorlar. Bu da yayınevi ve okur arasındaki bağın güçlendiğinin bir göstergesi.

 

Sizi en çok etkileyen ve en çok satan çizgi romanı sorsak?

Desen’in en çok satan kitaplarından biri Shaun Tan’in bir göç hikâyesini anlattığı, Uzak adlı grafik romanı. Beni de hâlâ en etkileyen grafik romanlardan biridir. Bir kere hiç yazı olmadan bir göç hikâyesini bu kadar ustalıkla anlatmak büyük bir başarı. Yapımı yıllar alan bu kitabın arka planındaki disiplini ve emeği göstermek için Uzak’ın eskiz defterini bu yıl içinde yayımlamayı planlıyoruz. Bunun yanı sıra Aramızda adıyla yayımladığımız Una’nın Unbecoming adlı grafik romanının içerik ve teknik açısından öncü bir iş olduğunu söyleyebilirim. İngilizcede 2015’te basılan çalışma, kadınlara yönelik şiddeti ele alan bir kitap. Konuyu işleyişinin ve anlatım tekniklerinin yanı sıra biçim ve estetik açısından da öncü bir grafik roman. İllüstrasyonların etkileyiciliği bir yana gazete kupürlerinden haritalara ve sayısal verilere kadar farklı tekniklere yer veren ve otobiyografik öğelerle güçlendirilmiş belgesel niteliğinde bir çalışma. Nilay Özer İyi Kitap’taki yazısında, “Grafik kitapların, hakikate varma, metnin ve resmin montajı aracılığıyla olguların farklı boyutlarının ilişkilendirilmesi çabasında ne denli çarpıcı açılımlar sunduğunun bir kanıtı” olarak nitelendiriyor Aramızda’yı. Bu tür çok katmanlı çalışmaların son yıllarda artması ise sevindirici bir gelişme.

Manga olarak da Yalınayak Gen serisinin beni etkileyen kitaplar arasında olduğunu söyleyebilirim. Çok az kitap, okuma eylemi sırasında bu kadar ani ve güçlü duygu değişimleri yaratabilir. Atom bombası faciasını bizzat yaşayan Keiji Nakazawa’nın yazıp resimlediği Gen’in maceralarını okurken bir sayfada kahkahalar atarsınız, sonraki sayfada ise gözyaşlarına boğulursunuz. Bunu sağlayan temel unsur ise samimiyet ve hayatın tüm kederine karşı geliştirilmiş mizahın gücüdür.

 

Çeviri metinleri kültürel adaptasyon bağlamında nasıl değerlendirirsiniz? Dil ve çizim arasındaki ilişkide dikkat ettiğiniz temel konular neler?

Çok sayıda çeviri eser yayımladığımız için hem çeviri hem de edit sürecine çok önem veriyoruz. Çizgi roman türündeki kitapların matbaaya gitmeden yayınevi içinde yayıma hazırlık süreci epey uzundur. Bir metin en az iki bazen de üç kişinin elinden geçiyor. Kitabın isminden iç yerleşimine kadar çok uzun bir yolculuktan söz ediyorum. Örneğin Una’nın Aramızda olarak çevirdiğimiz Unbecoming adlı kitabına salt en uygun ismi bulabilmek için bile editoryal ekip olarak günlerce tartıştık.

Çeviri ve edit aşaması bittikten sonra kitabın grafik kısmındaki işlemi de meşakkatlidir. Balonların yerleşimi, uygun font bulunması ya da bazen sanatçı tarafından elde yazılmış ve Türkçeleşecek kısımların kitabın ruhuna uygun biçimde hazırlanması gerekir.

 

Yayınevleri özelinde Türk ve dünya klasiklerinin çizgi romana uyarlandığı bir akım da mevcut. Estetik özerklik ve çizgi roman estetiği özelinde sizce bu örnekler nasıl değerlendirilebilir?

Uyarlamaların bütün dünyada arttığını ve Türkiye’de de hem çeviri çizgi romanların hem de Türkçe çalışmaların daha fazla yayımlandığını görüyoruz. Biz yayınevi olarak kitabın metin ve görsel açısından orijinal metne sadıklığından ziyade uyarlama olarak yeni katılmış, buna bakıyoruz. Örneğin François Sagan’ın Bonjour Tristesse romanından uyarlanan Hoş Geldin Hüzün’ün böyle bir grafik roman olduğunu ve tam da bu nedenle yayımladığımızı söyleyebilirim. Grafik romana önsöz yazan Frédéric Beigbeder de bu estetik özerklikten söz eder ve bu uyarlamanın bir saygı duruşundan çok ona taze bir soluk getirdiğini belirtir.

 

Son olarak Çocuk Yazını’nın bu dosyasında sorduğu temel soruyu size de yöneltelim, çizgi roman çocuk edebiyatının nesi olur? Çocuğa göre çizgi romanı ayırt eden özellikler nelerdir? Desen Yayınları daha çok hangi tür metinleri çocuk okur için değerlendiriyor?

Çocuğa ya da gençlere hitap eden çizgi romanların elbette içerik ve görsel bakımından belirleyici temel özellikleri var. Edebiyattaki ayrımdan daha farklı değil aslında. Tıpkı çocuk edebiyatında olduğu gibi çocuklara anlatılamayacak bir konu yoktur ama bunun nasıl yapıldığı önemli. Çocuklar için yaşsız resimli kitapların yanı sıra, sessiz kitap ve grafik roman yayımlıyoruz. Ellerimdeki Kelimeler gibi duyma engelli bir çocuğun gündelik yaşamını anlatan kitap da var, gençlik çağında yaşanan zorbalık ve kaygı problemlerinin üstesinden gelmeyi ele almayı mizahi bir dille anlatan Haydi Biraz Cesaret gibi çizgi romanlarımız da. Yani hem çocuk ve gençlerin ilgiyle okuyacakları, farkındalık kazandırmak istediğimiz konulara eğilen, hem de estetik açıdan özgün ve yenilikçi çalışmalara yer vermeye çalışıyoruz. Desen, 10 yıldır çocuklara yönelik çizgi roman yayımlıyor. Bugün yetişkin çizgi romanlar daha bol olsa da çocuk tarafında aynı şeyi söyleyemeyiz. Bu anlamda Desen’in önemli bir misyon yüklendiğini belirtebilirim.

Uzun bir dönem çizgi romana karşı Türkiye’de gelişen ciddi bir önyargı söz konusuydu. Edebî ve görsel değeri olmadığı gerekçesiyle “zaman kaybı” olarak nitelendirilen bu kitapların, çocukları ve gençleri eğitimden geri bıraktığına inanılıyordu. Bugün ise edebî ve estetik açıdan bu eserlere atfedilen değerin artması söz konusu. Biz okullarda da grafik romanın okutulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu hem görsel okuma deneyimini geliştirir hem de biyografiden tarihe, belgeselden haber-röportaj türüne gençlerin farklı türleri okumasını sağlayacaktır. Bunu yapan bazı okullar ve öğretmenler var elbette. Çizgi romanlar uzun zamandır yurt dışında hem okuma alışkanlığının kazandırılmasında hem de okullarda iyi bir öğretim aracı olarak kullanılıyor. İnternet sitemizde de pdf’si bulunan, lise öğretmenleri için hazırladığımız Kitap Rehberi’nde bu kitapların sınıf içinde nasıl kullanılabileceğine dair örnek çalışmalar yaptık. Umarım zaman içinde bu kullanım artar. Hele de çocuklar söz konusu olduğunda artık kitap seçicilerin de okuma pratikleri üzerinden çağın dinamiklerini daha iyi analiz edip bugünün ruhuna ve okur kitlesinin ihtiyacına uygun kitaplar seçmeleri gerekiyor.