Kritik

Çocuk Oyunlarında Dini Motifler: Sek Sek Örneği

Zekeriya Peygamber, ‘sokakları oynayan çocuklarla dolu’ gördü. Hafızasına kazınan bir manzarayı hatırladı: Neşeli çocuklardan oluşan çeteler, zıplayanlar, büyüklerini taklit eden çocuklar…

Zekeriya Peygamber, ‘sokakları oynayan çocuklarla dolu’ gördü. Hafızasına kazınan bir manzarayı hatırladı: Neşeli çocuklardan oluşan çeteler, zıplayanlar, büyüklerini taklit eden çocuklar… Çocuklar atların üzerindeki metal plakalar gibi şıngırdayarak oynayacak, belki arabasıyla hızla geçen bir devlet adamı hariç kimse tarafından engellenemeyecekti.

 (Earthy 31)

Oyun; kişinin kendi iyiliği için yaptığı ve amaçlardan ziyade araç, sonuçtan çok süreç odaklı esnek bir etkinliktir (Simith ve Pellegrini 1). Schiller'in İnsanın Estetik Eğitimi'nin on beşinci mektubundaki ünlü pasajda şu cümle yer alır: "İnsan, ancak insan sözcüğünü tam anlamıyla karşıladığı zaman oyun oynar ve ancak oynadığı zaman bütünüyle insan olur." (Anchor 63). Maria Montessori bu tanımın ölçeğini büyüterek şöyle der: “Oyun, çocuğun işidir”. Yani oyun, çocuğun dünyasında değil; dünyasıdır. Çocuk, oyunları ciddiye alır ve oyun oynarken rol yapmaz; gerçeği ve kendi gerçekliğini açığa vurur. Dolayısıyla çocuk, oyun oynarken son derece doğal ve katıksız bir ruh ile bilinçsizce, olduğu hâliyle bir dinamizm sergiler. Montessori ile aynı görüşü paylaşan Froebel de anaokullarında iş ve oyun ayrımı yapmayı reddeder ve bu iki bileşeni tek merkezde toplayarak oyunu çocuğun işi olarak görür. Oyunun önemi üzerinde durur ve oyunun önemsiz bir zaman dilimi olmadığını, oldukça ciddi ve derin bir öneme sahip olduğunu, çocukluk dönemindeki oyunun gelecekteki yaşamın tohumlarını attığının altını çizer (Tuğrul ve Ertürk 2).

Kişinin üzerinde en çok mesai harcadığı meşgale (işi, mesleği vb.) onun ruh dünyasında ne denli bir etki bırakıyorsa; tüm gün oyunlarla haşır neşir olan çocuğun ruhundaki değişim ve gelişime doğrudan etki eden unsurun da “oyun” olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, oyunlar aracılığı ile çocuğa birçok fikir ve duygular aşılanabilir. Örneğin; brokoli sevmeyen çocuğa, “Al, şu brokoliyi ye!” demek yerine; “Bak bu bir ağaç, hadi ağacın üzerine kar yağdıralım” diyerek brokolinin üzerine yoğurt dökmesini istemek, çocukta o sebzeye karşı bir sempati oluşturacaktır. Çocuk, kar yağdırdığı ağacın tadını merak edecek ve kendi yağdırdığı için kendine ait hissederek brokoli yemeye ilk adımı atacaktır. Tıpkı bu şekilde, çocuğa verilmek istenen dini bilgiler doğrudan ve düz anlatım ile aktarılmak yerine oyun aracılığıyla eğlenceli bir metod izlenerek kalıcı hâle getirilebilir. Nitekim, araştırmacı Adam L Porter, din derslerinde rol yapma ve oyunlar aracılığıyla geliştirdiği pedagojik yöntem ile dini bilgileri ve öğretileri öğrencilere vermenin olumlu sonuçlara yol açtığını gözlemlemiştir.  Öğrenciler, oyunlar ile önemli dini fikir ve metinleri keşfetmeye daha ilgili ve meraklı bir tavır sergilemişlerdir.

Günümüzde yalnızca çocuk eğlencesi olarak görülen oyunların ekserisi, esasında dinsel törenlerin bir uzantısıdır ve geçmişleri, insanlığın geçmişi kadar eskilere uzanır. Örneğin; halat çekme oyunu doğa güçleri arasındaki çatışmayı simgeler; aşık oyununda kullanılan aşık kemikleri, bir zamanlar falcıların kullandığı araç gereçler arasında yer alır; seksek oyunu bile labirentler ile ilgili efsanelere dayanır. Bu oyun, daha sonraları da Hristiyanların ruhlarının dünyadan cennete gidişini temsil etmek için kullanılır. (Grunfeld 6)

İngilizce’de “Hopscotch” olarak bilinen seksek ya da Cennet-Cehennem oyunundaki “Scotch” kelimesi, belli belirsiz bir işaret bırakmak, iz koymak anlamı taşır. Çocukların taş ve sopa gibi araçlarla toprak üstüne hafifçe çizdikleri çizgilerden veya sıçrama eyleminden ötürü “hop” sözcüğü, “hafif bir işaret koyma” anlamındaki “scotch” kelimesi ile kaynaşarak belli belirsiz çizgilerin üzerinde sekme, sıçrama oyunu anlamındaki “seksek” ortaya çıktı. Oyunun ilk kez nerede başladığı ile ilgili kesin bir bilgi olmamakla beraber farklı ülkelerdeki oynama biçimlerinde yalnızca kural farkları göze çarpmaktadır. Örneğin Burma çocukları, Birleşik Amerika’da oynanan seksek oyunun çizgileriyle benzer çizgiler üzerinde; fakat elleri kalçalarında ve çömelmiş bir biçimde sıçrarlar.

Bilinen en eski Cennet-Cehennem çizgilerinden biri, Roma’daki Forum’un yer döşemesine kazınmıştır. Roma İmparatorluğu’nun yayıldığı dönemde, Romalı askerler Avrupa’nın kuzey ülkelerini Akdeniz’e ve Ön Asya’ya bağlayan parke taşı döşeli yollar yaptılar. Romalı askerler, Cennet-Cehennem oyunu için ideal bir yüzey oluşturan bu parke taşları üzzerindeki oyunu Fransız, Alman ve İngiliz çocuklarına öğrettiler. (Grunfeld, 44)

Cennet-Cehennem oyununda Dünya’dan Cennet’e gidişi temsil eden kutucuklar yer alır ve oyunun kurallarında Cennet-Dünya kelimeleri başat rol oynar. Oyun sırasında eğer taş cennetin içine düşerse, sırayla karelerden sekerek cennete gidilir ve taş alınarak Dünya karesine geri dönülür. Taşı elle atmak yerine, kareden kareye ayakla sürüyerek Dünya’dan Cennet’e ve Cennet’ten Dünya’ya götürülmelidir. Taş, bir ayak üzerinde dengelenerek bütün kareleri sırayla sekerek geçilir. Böylece Cennet’e kadar gidip Dünya’ya dönülür; fakat taş düşerse oyuncu yanar. “Taşı düşürmeden dünyadan cennete yol alma” kuralı, dengeli bir yol izleyerek yükümlülüklerimizi ve taş kadar sağlam öğretileri yitirmeden içimizde taşıma kuvvetimizi temsil ediyor olabilir. Çünkü bu kurallar, çocuklara ileride daha karmaşık ve soyut kuralları (misal; dini kaideler) benimseme provası niteliğindedir.

Oyundaki bir diğer kural ise şudur: “Gözleriniz kapalı ve başınız dik olarak dünyadan cennete sekin ve geri dönün. Öteki oyuncular, doğru yere sektiğinizde “Sıcak”; yanlış yere bastığınızda “Soğuk” diye bağıracaklar.” Gözler kapalı ve başlar dik olarak dünyadan cennete dönüş; dünyadaki ayartma ve tuzakları görmeden dik bir tavır sergileyerek cennete odaklanışa işarettir, diyebiliriz. Diğer oyuncuların yönlendirmesine göre hareket etmek, gözlerimiz kapalı dahi olsa çemberimize aldığımız sevdiklerimiz ve arkadaşlarımızın bizi doğru yoldan ayırmadığına olan inanca karşılık gelir.

Çocuk, oyun oynarken elbette bunların farkında değildir; ancak ilerleyen yaşamında sek sek oyununun dünyadaki karşılığı ile çarpışacak ve oyunun kurallarını gerçek hayatına uyarlayabilecektir. Seksek oyunundaki kuralları hatırlayarak değil; bu kuralların ve oyunun özüne karışan duygusunda yeni imgeler bularak içgörü geliştirecektir. Bununla birlikte, çocuğun oyununun kritik faydalarından biri, çocuğun düşünme yeteneğine yaptığı katkıdır. Çocukların çeşitli bağlamlarda oyun yoluyla bilgiyi en kolay şekilde edindikleri gösterilmiştir (Barnett 139). Bu durum, çocuğun oynadığı oyunun salt eğlence ve vakit geçirme amaçlı olmadığını ve düşünsel zeminde bir gelişim ve anlam ihtiva ettiğini göstermektedir. Misal; bir bebek için anne sütü ilk 6 ay son derece hayati bir önem taşımaktadır. Bebek, sütü emdikçe fiziksel anlamda gelişmekte ve aynı zamanda anne ile arasındaki duygusal köprü kurulmaktadır. Oyun, anne sütü ile bu bakımdan benzeşmektedir. Çocuk, oyun oynayarak yalnızca bedenini çalıştırıp gelişmesini sağlamakla kalmaz; oyunlar aracılığıyla hissi ve fikri temeller atarak gelecek yaşamını inşa eder. Dolayısıyla su gibi akışkan ve doğal olan oyunların içine dinî olanı bir şeker olarak atıp eriterek ve tatlandırarak sunmak, çocuğun tırmandığı din merdiveninde mühim bir basamak olarak görülebilir.

 

Kaynakça

Anchor, Robert. “History and Play: Johan Huizinga and His Critics”. History and Theory, 1/17 (1978): 63-93.

Barnett, Lynn A. “Developmental Benefits of Play for Children”. Journal of Leisure Research, 2/ 22 (1990): 138-

153.

Grunfeld, V.F. Oyun Ansiklopedisi, İstanbul: Güçlü Gazatecilik, y.y.

Porter, Adam L. “Role-Playing and Religion: Using Games to Educate Millennials”. Teaching Theology & Religion,

4/11 (2008): 230-235.

Smith, Peter K., Pellegrini, Anthony. (2008). “Learning Through Play”. Encyclopedia on early childhood

development, 8/ 24 (2008): 1-6.

Tuğrul, Belma ve diğer. “Oyunun Üç Kuşaktaki Değişimi”. The Journal of Academic Social Science Studies, 27

2014): 1-16.