Sinemasal

Taşradan Şehre, Gelenekselden Moderne: Zootopia

Filmin açılış sahnesi küçük bir tiyatro oyunuyla başlar. Oyunda hayvanların binlerce yıl önce avcı ve av olarak ayrıldıklarını ve güçlü avcıların kontrol edemedikleri içgüdüleriyle güçsüz avcıları mağlup ettiğinden bahsedilir.

Filmin açılış sahnesi küçük bir tiyatro oyunuyla başlar. Oyunda hayvanların binlerce yıl önce avcı ve av olarak ayrıldıklarını ve güçlü avcıların kontrol edemedikleri içgüdüleriyle güçsüz avcıları mağlup ettiğinden bahsedilir. Bununla birlikte oyunun sonunda av ve avcının artık beraber yaşayabildiği ve isteyen herkesin istediği mesleği yapmakta hür olduğu bir çağda yaşandığı görülür.

Bryon Howard ve Rich Moore tarafından 2016 yılında yönetilen Zootopia filmi, hayvanlar üzerinden simgesel anlamda geleneksel yaşamdan modern yaşama geçen insanlık âlemini göstermektedir. Bu bağlamda temel olarak iki öğe ön plana çıkmaktadır. Birincisi, evrimleşen hayvanların geleneksel av-avcı ilişkisini ortadan kaldırmaları ile savaşa dayalı klasik imparatorluklar çağının yerini ekonominin ve bürokrasinin güç kazandığı yeni bir devre ulaştırmasının temsili ve bunun sonucunda ikincisi, taşranın fazla olduğu geleneksel yerleşim yerine şehirlerin ön plana çıkması. Bu yazı, bu iki temel öğe sebebiyle Zootopia filminde şehrin ön plana çıkması ve kozmopolit yaşam tarzının yol açtığı belli başlı sorunları ve filmin bu sorunlara karşı olan çözümlerini ele alacaktır.

Zootopia filmi adını teoride isteyen herkesin istediği mesleğe ulaştığı, kendilerini çevreleyen bağlardan kurtulduğu büyük bir şehir olan Zootopia’dan almaktadır. Hayvanlar âleminin farklı kimliklerinin birbiriyle karıştığı bu büyük şehir dışında belirli hayvanların daha sık yaşadığı Bunney Burrow gibi küçük taşra yerleşimleri de mevcuttur. Filmin açılış sahnesi küçük bir tiyatro oyunuyla başlar. Oyunda hayvanların binlerce yıl önce avcı ve av olarak ayrıldıklarını ve güçlü avcıların kontrol edemedikleri içgüdüleriyle güçsüz avcıları mağlup ettiğinden bahsedilir. Bununla birlikte oyunun sonunda av ve avcının artık beraber yaşayabildiği ve isteyen herkesin istediği mesleği yapmakta hür olduğu bir çağda yaşandığı görülür. Hayvanların evrimleşmeden önce yer aldıkları avcı-av ilişkisi insanlık çağında güçlü imparatorlukların savaşla küçük yerleşim yerlerini alarak gittikçe büyüdüğü geleneksel çağı simgeler. Oyundaki koyun geleneksel çağa atıfta bulunarak “Artık bir sürünün içinde saklanmak zorunda değilim” der. Burada imparatorluk içerisindeki güçlü cemiyet kültüründen bireyin ortaya çıktığı modern döneme geçiş söz konusudur. Georg Simmel, insanın on sekizinci yüzyılda devlet, din ve iktisattaki tarihsel bağlarından kurtulmaya çalıştığına ve on dokuzuncu yüzyılda da insanın işlevsel olarak yaptığı işte uzmanlaştığından bahseder (317). Bu açıdan yaklaştığımızda hayvanların evrimleşerek avcı-av yaşantısından kurtulmaları insanların on sekizinci yüzyılda tarihsel bağlarından kurtulmalarını simgeler.

Zootopia dünyayı daha iyi bir yer yapmak arzusuyla taşradan şehre polis olarak giden Judy Hops adlı tavşanın başarı öyküsüdür. Bununla birlikte filmin başındaki oyun sahnesinden sonra Judy’nin yaşadıkları Zootopia’nın aslında Judy’nin oyunda temsil ettiği kadar olumlu bir yer olmadığını göstermektedir. Teoride isteyen herkesin istediği mesleğe kavuştuğu Zootopia’da Judy ilk tavşan polis olmak istediğini açıkladığında kendi ailesi, tilki Gideon ve polis akademisindeki eğitmenler bu işten vazgeçmesini isterler. Bu noktadan bakıldığında Zootopia’nın filmin başındaki hâlinin günümüz dünyasını temsil ettiğini görürüz. Judy’nin başardıkları ise filmin günümüz sorunlarına karşı verdiği olumlu mesajlardır.

 

Öncelikle Judy’nin yaşadığı Bunny Burrow ağırlıklı olarak havuç çiftçiliği ve havuç ticareti yapan tavşanların yaşadığı fakat farklı hayvanların da yer aldığı bir taşra kasabasıdır. Ekonomik koşulların insan ilişkilerinde belirleyici etmen olduğunu iddia eden Simmel, bu ekonomik koşullardan ötürü taşrada hayatın duyusal ve imgesel ritminin daha yavaş, alışıldık ve durgun aktığını belirtir (318). Bu yavaş ve alışıldık yaşama bağlı olan Judy’nin ailesi ona tavşanların genel işi olan çiftçiliği önerir. Taşradaki bu hayatın aksine Judy şehirde yaşamak istemektedir. Nitekim polis akademisini birinci bitirip Zootopia şehir merkezine polis olarak atandığında bir pansiyon odasına geldiğinde çok mutludur ve bu mutluluğunu şöyle açıklar: “Kirli duvarlar, çürük yatak ve delirmiş komşular bayıldım”. Şehir kirli duvar ve çürük yatağa rağmen Judy’e “yalnız” yaşama imkânı vererek onu mutlu eder. Ayrıca sürekli konuşan komşu keçiler de durgun taşra hayatına karşılık renkli ve kozmopolit şehir yaşamının Judy açısından olumlu kişileridir. Bununla birlikte şehir hayatı taşradakinin aksine daha büyük sıkıntılarla doludur. Ayrımcılık, ırkçılık, hile, yalan ve suç gibi öğeler şehir merkezinde çok daha fazladır. Judy mezun olurken görüldüğü üzere bu yırtıcı olmayanların ilk defa polis olduğu bir törendir. Judy yırtıcı olmadığı için önemli bir dava yerine trafik polisliğine atanır. Bu görevi sırasında filmin diğer önemli kahramanı tilki Nick’i tanırız. Nick, hayvanları kandırarak filler için yapılan dondurmadan fazla dondurmalar üretmekte ve illegal olarak satmaktadır. Ayrıca vergi kaçakçılığı da yapmaktadır. Judy kendisini iyi bir baba olarak gösterip kandıran Nick’ten hesap sorduğunda Nick kendisinin kurnaz bir tilki Judy’nin ise aptal bir tavşan olduğunu belirtir. Bu değişen tüm yaşam koşullarına karşın ayrımcılığın ve stereotipinin yaygınlığını göstermektedir. Polis şefi Bogo daha sonra Mr.Otterton’u bulması için Judy’e iki gün verir. Bu, mesleğinde devam etmek isteyen Judy’nin son şansıdır. Nick’i kendisine yardım etme konusunda ikna eder ve ikili kısa sürede  Otterton’un kaybolmasının diğer polislere verilen on dört hayvanın kaybolması davasıyla bağlantılı olduğunu keşfederler. Bu görev esnasında Judy, Nick’in aslında izci olmak istediğini fakat yine stereotipi nedeniyle diğerleri tarafından dışlandığını öğrenir. Yırtıcı olduğu için diğer hayvanların ona ağızlık takması Nick için çocukluk travması olarak kalmıştır.

Nick’in kurnazlığını kullanarak sistemi kendi yararına kullanması dışında Zootopia’da başka sorunlar da vardır. Bürokratik kurumlarda yaşanan sıkıntılar bu sorunların temel öğesidir. Plaka sorgulaması için devlet kurumuna giden Nick ve Judy burada işi son derece yavaş yapan tembel hayvanlarla karşılaşırlar. Tembel hayvanlar komik bir biçimde yavaş çalışan memurları simgeler. Yine filmde yırtıcıların bir anda eski doğalarına dönmelerine sebep olan gece uluyan çiçeklerini kullanan örgütün başında başkan yardımcısı koyun Bellwether’in bulunması da bürokratik kurumların işleyişine eleştiridir. Bellwether, filmin sonunda izleyiciye kötü karakter olarak sunulsa da film boyunca başkan Lionheart’ın onu sekreter gibi kullandığı görülür. Bürokratik sistemde sürekli ezilen ve hak ettiği değeri bulamayan Bellwether yırtıcılara karşı düşman olur. Toplumun yüzde 10’luk kısmını oluşturan yırtıcılara karşı geri kalan hayvanları kışkırtarak başarıya ulaşmaya çalışır. Filmin ana konusunun yırtıcıların gece uluyan çiçekleri yüzünden biyolojik doğalarına geri dönerek saldırganlaşması olduğu göz önünde bulundurulursa temel sorununu kaynağının bürokrasideki sıkıntılar olduğu görülür.

Sonuç olarak, Zootopia filmi içerisinde ciddi bir tarihsel arka plan ve günümüz dünyasının sorunlarıyla ilgili mesajlar barındırmaktadır. Bu sorunların sürükleyici bir polis davasının içerisinde gösterilmesi ve Judy-Nick ikilisinin oldukça eğlenceli ilişkisi filmin sıkıcı olmasını engelliyor. Zootopia hem eğlenceli yapısı hem de eleştirel tarafıyla sadece boş eğlencenin yer aldığı animasyon filmlerinden kesinlikle ayrılıyor.

 

Kaynakça

Simmel, Georg. Bireysellik ve Kültür.  Çev. Tuncay Birkan. İstanbul: Metis Yayınları, 2009.

Zootopia. Yön. Bryon Howard ve Rich Moore. Orlando: Walt Disney, 2016.