Soruşturma

Nazlı Çevik Azazi: "Masallar anlatıcısından bağımsız düşünülemez"

Masalların yeniden yazımına karşı değilim. Hatta bunun gerekli olduğunu da düşünüyorum. Çünkü her yeniden yazım esasında kendi çağının ihtiyaçlarına cevap verme çabasıdır.

Masalların yeniden yazımına karşı değilim. Hatta bunun gerekli olduğunu da düşünüyorum. Çünkü her yeniden yazım esasında kendi çağının ihtiyaçlarına cevap verme çabasıdır. Yani masalın anlatıldığı çağın suretine bürünmesi, yeniden yorumlanması önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken bir önemli husus olduğunu düşünüyorum. Yeniden yorum denemeleri yaparken masalın arketip dünyasına zarar vermemek gerekir. Çünkü bahsi geçen sembolik hakikatlerin zamandan ve mekandan münezzeh, evrensel değerleri anlatır.

Masal kim için yazılır? Okunur mu anlatılır mı?

Masallar yazılmaz, sözlü olarak anlatılır. Bu konuda “masal sözdür,” diyen edebiyat Profesörü Philip Pullman’a katılıyorum. Masal ancak anlatıcısının sözünde can bulabilir. Söz, köklerini anlatıcının varlık alemine salar. Anlatıcının ruhunda derin kökleri olan sözün yarattığı anlam dünyasına masal diyebiliriz.

Her yaştan insan masallardan kendi payına düşeni alabilir.

 

Sizce bir masalın olmazsa olmazı nedir?

Kahramanı. Masal dediğimiz hikâye özetle bir kahramanın yola çıkması ve yolda karşılaştığı diğer masal unsurlarıyla ilişkiye geçmesidir. Burada yol bazen mesafe kat edilen fiziksel mekanı anlatırken bazen de bir metafor olarak kullanılır. Kahraman evrensel bir sembol olarak değişim ve dönüşümün habercisi olan arketiptir. Evrensel harekete geçirici gücün simgesidir. Her masal bir dönüşümü anlattığı için o dönüşümü hayata geçirecek bir kahramana ihtiyaç duyar. Bundan dolayı masalın vazgeçilmezi kahraman arketipidir diyebilirim. Bir de tabii ki onun sembolik hakikatleri, masalı masal yapan esas ana unsurlardır.

 

İdeolojisiz masal mümkün mü?

Masallar anlatıcısından bağımsız düşünülemez. Her anlatıcı da anlattığı masalı kendi anlam dünyasında yeniden inşa eder. Bu sebeple anlatıcı kendi dünya görüşünü de farkında olarak yada olmayarak masalın imgelerine nakşeder. Bu kaçınılmaz bir süreçtir.

Temelde masalların evrensel insan hakikatlerini işlediğine inanıyor, anlatılacak masalları yeniden yapılandırırken bu hakikatlerin ön plana çıkarılması gerektiğini düşünüyorum.

 

Masal anlatıcılığının giderek popülerleşmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu durumun altında yatan iki farklı sebep olduğunu düşünüyorum.

Birincisi, içinde yaşadığımız çağda insanlar bir arayış içindeler. Bu, giderek artan bir ihtiyaç hâline geldi. Hepimiz kendi hakikatimizin peşindeyiz. Arayışlarımız devam ederken kadim geleneklere de yüzümüzü dönmeye başladık. Masallar atalarımızın bize gönderdiği mektuplar gibidir. Bu mektupların kullanıldığı dil sembol dilidir. Sembol dilini yeniden öğrenip, sembol diliyle anlatılmış evrensel insan hakikatlerinin yaşamımızdaki karşılığını bulabilirsek o zaman evimizin yolunu da bulmuş olacağız sanırım. Öte yandan da bu çağda giderek yalnızlaşıyoruz ve yaşamlarımız teknoloji tarafından istila edilmiş durumda. Masal anlatmak ve dinlemek için bir araya geliyoruz ve  bu muhabbet göz göze temas ile gerçekleşiyor. Bir araya gelmeye ve birbirimizi eleştirmeden, yargılamadan, anlatmaya, dinlemeye ihtiyaç duyuyoruz. Bu sebeplerden dolayı günümüzde masal anlatıcılığı giderek yaygınlaşıyor.

İkinci sebep ise serbest piyasa ekonomisinin, ekonomik değer olarak keşfettiği her şeyi tüketinceye kadar kullanma ihtiyacından kaynaklanıyor. Son yıllarda popülerleşen bu alan maalesef bir yandan da tüketim nesnesi hâline getiriliyor. İçi boşaltılarak, köklerinden kopuk, felsefesiz, insansız bir masal ve masal anlatıcılığı algısı yayılıyor. Masal anlatıcılığı yalnızca “iyi vakit” geçirme aracı olarak görülüyor. Anlattığı masalın derin sembolik hakikatlerine erişememiş, onların farkında olmadan masalları anlatan anlatıcıların çoğalmasını bir tehlike olarak görüyorum.

 

Klasik masalların yeniden yazılmasını ve art arda beyaz perdeye taşınmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Klasik derken anonim halk masallarını kast ediyorsunuz değil mi? Bu anlamda masal binlerce yılın süzgecinden geçerek günümüze kadar gelmiş ve tekamül etmiş sözdür. Bu sözlerin anlam dünyası evrensel semboller olan arketiplerle doludur. Masalların yeniden yazımına karşı değilim. Hatta bunun gerekli olduğunu da düşünüyorum. Çünkü her yeniden yazım esasında kendi çağının ihtiyaçlarına cevap verme çabasıdır. Yani masalın anlatıldığı çağın suretine bürünmesi, yeniden yorumlanması önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken bir önemli husus olduğunu düşünüyorum. Yeniden yorum denemeleri yaparken masalın arketip dünyasına zarar vermemek gerekir. Çünkü bahsi geçen sembolik hakikatlerin zamandan ve mekandan münezzeh, evrensel değerleri anlatır. Bir yapıyı bozarken öncelikle o yapıyı çok iyi anlamış olmanız gerekir. Masalları da aynı şekilde yeniden yazarken derin bir felsefe ve psikoloji bilgisine sahip olmak gerekiyor.

Masallar beyaz perdeye taşındığında bambaşka bir dinamik devreye giriyor. Masal anlatıcılığında dinleyici ve anlatıcı masalın imgelerini kendisi hayal eder. Beyaz perde de ise ona hazır imgeler sunulur. Örneğin prenses o filmi yapanın hayal etmiş olduğu gibi gözümüze görünür. Bu, hayal dünyasını sınırlayan bir şey bence. Ama buradan yapılmasın gibi bir anlam çıkarılsın istemem. Çok iyi örnekleri var ve sanatsal derinliği ile yapıldığında bence çok da güzel oluyor. Ben sadece masalı dinlemek ile izlemenin birbirinin alternatifi olmaması gerektiğini düşünüyorum. İyi yapılmış örnekleri ile her ikisi de olmalı bence.