Kritik

Bitmeyecek Öykü’de Çağrı, Düş Gücü ve Çocuğa Tayin Edilen Misyon

Çocuk, gerçek dünyada başa çıkamadığı sorunlarını fantastik dünya/düş gücü sayesinde çözebilir hâle gelir.

1979 yılında yayımlanan Bitmeyecek Öykü, Michael Ende’nin dünyada çok ses getiren metinlerinden biridir. Daha çok Momo eseriyle tanıdığımız yazar, Alman fantastik yazınının özgün örneklerini sunmuştur. Metinlerinde fantastik yaratıklardan, mekânlardan ve olaylardan Ende okuyucularının aşina olduğu üzere sıradan ancak kendine özgü tanımlarla bahsedilir. Mekân olarak da çoğunlukla kurtarılması gereken bir ülke, dünya anlatı atmosferinde temsillenir. Bitmeyecek Öykü’de bu ülke insanlar tarafından unutulduğu için yok olmaya başlayan “Fantazya”dır ve yaklaşan felaketten kurtulabilmesi için bir kahraman gereklidir. Beklenen bu kahraman Fantazya dışında yani dünyada yaşayan bir çocuk, Bastian Balthasar Bux’tır.

Bastian, despot bir babayla yaşayan öksüz bir çocuktur. Bütün dünyası kitaplarından ibaret olduğundan okulda dışlanan, pasif ve korkak biri olarak yaftalanır. Başka bir deyişle, gerçek hayatta herhangi bir olayı çözme yeteneği olmayan, makbul bir başarıya ulaşamamış, sosyal çevresi tarafından kabul görmeyen, yeteneksiz bir anti kahramandır. Ancak Ende kurtarıcı olarak onu seçer. Peki bu seçimde metnin çocuk yazını kategorisinde alımlanması mı belirleyicidir yoksa gerçek dünyada kurtarma misyonunun çocuklara yüklendiğinden de söz edebilir miyiz? Ben bu yazıda, Bastian Balthazar Bux özelinde, fantastik yazının gelişmesinde düş gücünün etkisini ve fantastik metinlerde çocuk özneye yetişkinler tarafından tayin edilen dünyayı kurtarma misyonunu tartışmaya açacağım.

 

Fantastik Yazın, Fantazya ve Çocukluk

Anlatı, Bastian’ın okul çetesinden kaçarken saklanmak için girdiği bir sahaf dükkânında başlar. Huysuz sahafla aralarında çok da hoş olmayan bir diyalog geçer. Sahafın okuduğu kitap dikkatini çeker ve onu çalar. Koşarak okulunun tavan arasına saklanır, kitabı okumaya başlar. Anlatıda kurtarılmak için insanları bekleyen bir ülke, “Fantazya” belirir. Bir süre sonra Bastian ülkenin kurtarıcısı olarak kendisinin beklendiğini anlar, oraya gider ve “macera” başlar.

Anlatısal olarak fantaziler, mümkün ve imkânsız arasındaki farkı siler, imkânsızı kurar, imkânsızı kurmayı da “en kabul edilebilir, en ikna edici” şekilde okurun zihnine seslenerek gerçekleştirir. Mümkünün yerini imkânsızın aldığı fantazide bu ikisi arasındaki ayrımı karartan her şey fantaziyi bozar (Ayar 28). Gerçek hayatta imkânsızın mümkün olduğuna inananlar daha çok çocuklardır. Fantastik yazının okur kitlesi her ne kadar çocuklarmış gibi görünse de anlatıya “oradaymışçasına” kendini veren, “neredeyse inanan” her yaştaki okur da bu kitleye dâhildir. “Neredeyse inandım!” ifadesi fantastiğin ruhunu özetleyen bir formüldür (Todorov 37).

Fantastik olan bazen de çerçeve hikâyeyle gerçeği maskeler ya da yeniden üretir. Birinci Bitmeyecek Öykü metninin içinde Bastian, İkinci Bitmeyecek Öykü kitabını okumaktadır.[1] İkinci kitapta daha önce bahsettiğimiz Fantazya anlatılır ve bu metnin kahramanı Atreju’dur. Atreju, ülkenin Çocuk İmparatoriçe’sini, yakalandığı hastalıktan kurtarmakla yükümlüdür. Ancak yok olmakla karşı karşıya kalan ülkeyi kurtaracak kahraman ise birinci kitabı okuyan Bastian’dır. Yani gerçek dünyadan Fantazya’ya gidip bu zorlu görevi yerine getirmek için o seçilir. Burada iç içe geçmiş bir anlatı göze çarpar: Gerçek Ende kitabını okuyan gerçek okur yani şu anda biz ve bizim okuduğumuz kitabın içindeki Bitmeyecek Öykü’yü okuyan Bastian. Todorov’un bahsettiği; okurun, öyküdeki kişilerin dünyasını canlı kişilerin yaşadığı bir dünya olarak görmesi; “neredeyse inanmak” koşulu, Bastian Balthazar Bux tarafından bizzat yerine getirilir. Çünkü bir anti kahraman olarak bu, “belki de gerçekten yapabildiği tek şeydi[r]; bir şeyi neredeyse görüp duyabilecek kadar belirgin bir şekilde gözünde canlandırmak” (Ende 32).

Anti kahramanlarda görülen özelliklerden biri “eylemsizlik”tir. Vasat hayatından görece memnun görünen anti kahramanın harekete geçebilmesi için itici ya da çekici bir güce ihtiyacı vardır. Bunun sayesinde eylemsizliğini bozup dönüştürücü bir güce sahip olabilecektir. Joseph Campbell’ın kahramanın yolculuğu için başlangıç olarak belirlediği “çağrı”yı buradaki çekici güç olarak tanımlamak mümkündür (53). Nitekim Bastian da kitabı okurken bir çağrı alır ve kendisini Fantazya’da bulur. Bu noktada Todorov’un fantastik okur için tanımladığı duygulanım aynı zamanda Bastian’ın hikâyesinin anlatıldığı Birinci Bitmeyecek Öykü’nün okurundan da beklenmektedir. Çünkü “fantazi önce okurun inanacağı bir mucize kurar ve onu içselleştirmesini sağlar. Daha sonra anlatı sıradan gibi görünenin içine “büyülü tuzaklar” yerleştirir (Ayar 26), okurun hem anlatıya yerleştirilen bilmeceleri çözmesini hem de mucizelerin gerçekliğine inanmasını ister.

Fantastik yazın okuruna “oradaymışçasına” duygulanımını yaşatan şey aslında çocuk olması değil çocukluğun kendisidir. Peki “çocuk” ve “çocukluk” farklı kavramlar mıdır? “Birleşmiş milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre; ‘Çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.’ Sözleşme, çocuk kimdir, sorusu ile çocukluğun biyolojik yaş sınırını belirlemektedir. Oysa çocukluk biyolojik yaşla sınırlı olmadığı gibi gelişim psikolojisi başta olmak üzere psikolojik ve sorumluluk yaşı bakımından hukuki yaşı da farklı kültürlere göre değişmektedir” (Şirin 24). Çocukluğun tam olarak bir tanımı olmamakla birlikte Mustafa Ruhi Şirin’e göre eğitim çağının uzamasına karşılık çocuklar, hızla yetişkinlerin dünyasına karışırken diğer yandan yetişkinler de çocuklaşmaktalar. Bu durumun temel nedeni iletişim toplumunda çocukların sürekli ve yoğun olarak yetişkin kimliği almasıdır. “Yetişkinleşmiş çocuk” ile “çocuklaşmış yetişkinliğin”, “çocukla yetişkini eşitlediği iletişim süreci” çocukluğun kırılma noktalarından biridir (92). İşte bu sebeple çocuklaşmış yetişkinler de fantastik okur hedef kitlesinde yer alabilmekteler. Oysa Bitmeyecek Öykü’nün kahramanı Bastian, kitabı okumaya başladığında sorunları olan bir çocukken sonrasında yetişkinleşmiş bir çocuğa evrilecektir. Kahraman olmanın şartlarındandır “güçlü olma kuralı” ve güçlü olmak için büyümek gerekir. Ancak fantastik yazının okuruna kazandırdığı en önemli özelliklerden biri çocukların büyümeden de güçlü olabilme özgürlükleridir.

 

Fantazya: Yazarının Anlam Dünyasına Meftun Ülke

Metinde adı geçen ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan ülke Fantazya; sadece hayaller dünyasına ait olan, olağanüstü canlıların yaşadığı, kurmaca bir yer değil aynı zamanda gerçek dünyanın fantastik edebiyatının alt metindeki karşılığıdır. Yazar anlatı içindeki fantastik ülkeyi dış dünyanın bir sorunuyla bağdaştırır. Ülkenin Çocuk İmparatoriçe’si ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır ve kurtulması için insanlar dünyasından birinin ona yeni bir ad vermesi gerekir. Dolayısıyla, bin yıllardır anlatılan ancak unutulmuş olan, şimdi yeni bir başlangıca ihtiyacı olan, yeni bir hikâye anlatılmalıdır. Yazar metinde artık kimsenin hayal kurmadığından, çocukluk yaşamadığından, çocukların da yetişkin olmaya zorlandığından yakınır:

Oysa bir evren var ki Fantazya’nın ardında, Dış Dünya da derler onun adına. İşte orada oturanlar… onlar çok şey görmüştür. Onlar için her şey başka türlüdür. Âdemoğulları; böyle denir onlara, Havva kızları ya da. Ya da insanlık; ölümlü dünyanın kişileri. Gerçek sözcüğün kan kardeşleri. Ad vermek de onlara vergidir işte, bu yeti ta baştan vardır hepsinde. Çocuk İmparatoriçe’ye hayat getirdi onlar, bütün çağlar boyunca, bütün zamanlar. Ona yeni, parlak adlar bağışladılar. Ama çok zaman öncesiydi insanların Fantazya’ya geldiği. Artık bilmiyorlar yolu, unuttular bizim gerçek olduğumuzu ve artık buna inanmıyorlar da. Ah, tek bir insanoğlu gelse her şey değişirdi yine! Ah, yalnızca biri, hazır olsa inanmaya ve çağrıyı bir duysa! Onlara yakın üstelik, oysa bize çok uzak. Bir hayaldir bizim için onlara ulaşmak. Çünkü Fantazya’nın ardı onların dünyasıdır, bizim oraya gitmemizse olanaksızdır. (131)

Bu sözlerle yazar, okuru farkında olmadan terk ettiği fantastik dünyaya tekrar çeker. Diğer yandan unuttukları için de suçluluk duygusu hissetmelerini ister. Bir Fantazya bilgesinin ağzından, onların gerçek olduğunu iddia eder ve modern, realist insanın hayal dünyasına bu zaafından yaklaşır. Hayal, “Bir şeyin gerçeği zannedilen veya gerçeğine benzeyen, benzetilen görüntüsü, anlamına gelir. Burada söz konusu olan gerçek değil gerçeğin gölgesi, aynadaki yansıması veya rüyadaki timsalidir” (Aktaran Durusoy, “Hayal”). Bizâtihi yansıma da gerçeğin kendisidir. Dolayısıyla Fantazya aynadaki gerçektir. Ancak Bastian’ın Fantazya’yı kurtarmak için böyle bir ikna yöntemine ihtiyacı yoktur. Çünkü kendisi, “tümüyle sıradan birinin, tümüyle sıradan hayatındaki, tümüyle sıradan olayları keyifsiz ve karamsar bir üslupla anlatan kitapları hiç sevmezdi. Gerçeklerden bıkmıştı zaten bir de ne diye okuyacaktı onları?” (Ende 31).

Fantastik yazının büyülü dünyasına girebilen okur sıradan insanlardan farklıdır. Tutkularının peşinden gidenler ancak o büyülü dünyanın kapılarını açabilirler. “Yarım gün boyunca kitap başından kalkmadan çevresindeki dünyayı unutup acıktığını ya da üşüdüğünü bile anlamayan biri, anne-babası sabah erken kalkması için odasındaki ışığı söndürdüğünde yorganın altında fenerle gizlice okumaya devam etmemiş biri, harika bir öykünün sonuna geldiğinde karakterlerine veda etmek zorunda kalıp onlarsız bir hayatın kendisine boş ve anlamsız geldiği için gözyaşı dökmemiş biri Bastian’ın şu anda yaptığı şeyi kavrayamayacaktır elbette” (13). Herkes için değişken olduğundan insan tutkularını tanımlamak zordur. Bazıları bir mesleğe bazıları başka bir insana bazılarıysa bir nesneye tutkuyla bağlanabilir. Bunu tutkusu olmayanlara anlatmak ise neredeyse fantastik metin kadar imkânsızdır. Kısacası ne kadar değişik insan varsa o kadar değişik tutku vardır. “Bastian Balthasar Bux için ise tutku, kitaplardır” (12). Bu durumda yazarın bakış açısıyla tutkulu insanların sesi “hayal-hakikat mi ekseninde hayalin ancak hakikatin müsaade ettiği ölçüde varlık gösterebileceğini savunan, akıl dışının, mantık karşıtının, bilinenin, görünenin ötesinin, imkânsızın, tuhafın, tekinsizin ve belirsizliğin romanda yeri olmadığını iddia eden modern edebiyatçıların otoriter sesinin” (Ayar 77) karşısında duracaktır.

Ende’nin fantazyasına tekrar dönecek olursak okurunun aşina olduğu özgünlüğünden bahsetmiştik. Kendine özgüdür çünkü Fantazya’daki Uğur Ejderhası Fuchur bile “en az bulunur hayvanlardandır, iğrenç dev yılanlar gibi derin yeraltı mağaralarında yaşayan ve pis kokular yayarak herhangi bir gerçek ya da sözüm ona var olan hazineyi koruyan alışılmış ejderhalar ya da canavarlarla bir benzerliği yoktur” (Ende 83). Ende’nin dünyasında sevgi kötülükten daha fazla yer kaplar ve kötüler cezasız kalmaz. Bütün kötülerin özündeki iyilik de anlatının sonunda ortaya çıkar. Duman adamlar kötüdür ancak onlar da daha büyük yapının esirleridir. Duman adamlardan bir tanesi Momo’nun dinleyiş biçiminden etkilenir, yenik düşer ve mahkemede cezalandırılır (Ende, Momo 132). Cim Düğme’nin arkadaşlarını kaçıran ve çocuklara eziyet eden azılı ejderha Bayan Azmandiş’in, sonunda Bilgeliğin Altın Ejderhası olduğunu öğreniriz (Ende, Cim Düğme… 175). Kötülük için yapılan sihirli dilek şurubunu ters büyü yapıldıktan sonra içen büyücü ve cadının tekrar iyi insana dönüştüklerini görürüz (Ende,  Dilek Şurubu 227). Kısacası Ende’nin dünyası fantastik yazında nevi şahsına münhasır bir yerde durur.

Nitekim Bitmeyecek Öykü, 1984’te The Neverending Story adıyla beyaz perdeye aktarılır. Ancak metne uygunsuzluğu sebebiyle Michael Ende tarafından protesto edilir ve ortada onaylanmış bir sözleşme olduğu için film kalır, Ende jenerikten adını sildirir. Yazarın uyarlamada karşı çıktığı şey filmde kitabın sadece ilk bölümünün dikkate alınması, finalinin fantazya kurallarına ve ruhuna tamamen aykırı olmasıdır. Ende, bu konuyla ilişkin olarak düşüncelerini bir röportajında da şöyle dile getirir: “Kitabın ilk bölümü tamamen gereksiz olabilir ama oyunun kuralı şudur ki fantazyalı insanlar fantazyaya gidebilir ancak bizim realitemizi işgal edemezler”. Buradaki hassasiyetinden de anlıyoruz ki Ende’nin fantazyası müdahale istemez, kendine özgü kalması gerekir.

Son olarak fantastik yazının amacı, gerçekçi türdeki kitapların erişemediği noktalara erişmek, salt gerçeklerle anlatılması olanaksız olanı anlatmak, düş gücünün sınırsız olanaklarından yararlanarak okurunda yeni ufuklar açmaktır. Bu yolla gerçeğin üzeri kapatılmıyor; tersine, çocukların gerçeklerle hesaplaşabilmeleri kolaylaşıyor (Dilidüzgün 49). Çocuk, gerçek dünyada başa çıkamadığı sorunlarını fantastik dünya/düş gücü sayesinde çözebilir hâle gelir. Ancak bu dönüşüm, çocuğa gerçek dünyada ebeveynlerinin sorumluluğunu alma, yetişkin problemleriyle baş etme ve batmakta olan (!) dünyayı kurtarma sorumluluğunu vermez. Fantastik yazının çocuk okura kattığı bu sorunlarla başa çıkabilme yetisi “oradaymışçasına” inanmak şartını yerine getirmenin ödülüdür. Sahip olduğu bu güç fiziksel değil çocuğun duygu dünyasını inşa eden soyut bir yetidir. Değişim, dönüşüm yolculuğunun “öğrenme” aşamasının mekânıdır fantazya ve devamlılığının sağlanabilmesi insanların düş gücüne bağlıdır. Metnin genelinde Dış Dünya kişilerinin çeşitli sebeplerle kurtarıcı olarak Fantazya’ya davet edilmesi de bunun göstergesidir. Bu yolculuğun sonunda ise çocuk kahramanın erginleşmesi, daireyi tamamlayıp kendi iç dünyasında aradığını bulması beklenmektedir. Ancak bu başka bir yazının konusudur.

 

 

Kaynakça

Aslan Ayar, Pelin. Türkçe Edebiyatta Varla Yok Arasında Bir Tür Fantastik Roman. İstanbul: İletişim Yayınları, 2018

Campbell, Joseph. Kahramanın Sonsuz Yolculuğu. İstanbul: İthaki Yayınları, 2021.

Dilidüzgün, Selahattin. Çağdaş Çocuk Yazını. İstanbul: Tudem, 2018.

Durusoy, Ali. “Hayal”. TDV İslâm Ansiklopedisi. Web. 22 Ekim 2022.

Ende, Michael. Bitmeyecek Öykü. İstanbul: Pegasus Yayınları, 2017.

Ende, Michael. Cim Düğme ve Lokomotifçi Lukas. İstanbul: Pegasus Yayınları, 2018.

Ende, Michael. Dilek Şurubu. İstanbul: Pegasus Yayınları, 2017.

Ende, Michael. Momo. İstanbul: Kabalcı Yayıncılık, 2014.

Şirin, Mustafa Ruhi. Çocuk, Çocukluk ve Çocuk Edebiyatı. İstanbul: Uçan At Yayınları, 2019.

Tzveten, Todorov. Fantastik. İstanbul: Metis Yayınları, 2004.

“Michael Ende 1990 bei Fuchsberger - ganzes Interview”. Youtube. Web. 21 Ekim 2022.

 

[1] Burada iki kitaptan bahsediyorum; karışıklık olmaması için incelemeye aldığımız metine ait kitabı “birinci”, metnin içinde geçen kitabı ise “ikinci” olarak nitelendiriyorum.