Kritik

Dört Metin Bir Bağ: Kavram Karakter Olarak Dede

Dört anlatıya da bakıldığında çocuk karakterlere sözleriyle didaktik mesajlar veren bir dede anlatısını yerini; bilge, eğlenmeyi seven, rehber, balık vermekten ziyade balık tutmayı öğreten bir karaktere bırakır.

 

“Dedem, ilk ve tek yakın arkadaşımdı.”

Mustafa Ruhi Şirin

Son zamanlarda dede ve torun karakterleri aracılığıyla birçok çocuk edebiyatı eserinde nesiller arası iletişim adına yenilikçi bir söylemin inşa edildiğini gözlemlemekteyiz. Ayrıca çocuk edebiyatına yönelik çalışmalarda, dede ve nine gibi aile büyüklerinin metinlerdeki işlevine dair çeşitli çalışmalar yayımlanmaktadır. Bu çalışmalardan biri de Ayşegül Göksel’in yüksek lisans tezi olan “Çağdaş Çocuk Kitaplarında Aile Büyüklerinin Sunuluş Biçimleri”dir. Göksel, tezinde anlatıda büyük ebeveyn-torun ilişkisine odaklanarak Türk yazarları tarafından kaleme alınmış on beş çağdaş çocuk kitabını inceler. Çocuk eğitiminde dede ve nineler[in]; sahip oldukları tecrübe, bilgi, ahlaki değer ve torunlarına duydukları yoğun sevgileriyle ilk akla gelen destek kaynakları olarak görüldüğünü bulgular (2). Bense bu yazımda, yerli ve çeviri eserlerde çocuk-dede ilişkisinin “büyüğün” kendi yaşantısını ve doğrularını “küçüğe” dayatmadığı bir zeminde nasıl gerçekleştirdiğine odaklanacağım. İncelediğim eserlerin bütününde dedenin bir kavram karakter olarak çocuğun kendisini tanıması, bilmesi ve hayattaki yerini bulması adına rehber konumunda kurgulandığını göstermeye çalışacağım. Yine dede karakterinin taklit ile öğrendiği davranışların kendinden bir önceki neslinkine tıpatıp benzemekten ziyade özgün bir birey olma yolunda öznelleşecek zenginlikler olarak anlatıda belirmesini irdeleyeceğim.

 

Mustafa Ruhi Şirin, Çocuk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış- Çocuk Edebiyatı Nedir Ne Değildir? kitabında modernleşme öncesi dönemde çocukların küçük yetişkinler olarak görüldüğünden bahseder. “Çocukluğun masumluğu anlayışına dayalı kadim dönemlerde çocuk, yetişkine bağımlı ve korunması gereken ‘küçük insan’dır. İslam kültür ve medeniyetinde çocuk ise çocuksu tavırlar sergileyen minyatür yetişkindir; değeri ne olduğunda değil ne olacağında gizlidir” (36). Anadolu coğrafyasında ve toplumumuzda da korunması gerektiği düşünülen çocuklar, büyük ebeveynler olan dede ve nineler için genellikle ayrıcalıklı bir konumdadır. Dede ve ninelerin torunlarıyla geçirdikleri her vakit, bildiklerini onlara anlatmak, bakımlarına yardımcı olmak gibi yakın ilişki mesabesinde özel vakitler olarak değerlendirilir. Fatma Arpacı ve Aydan Bekar’ın “Çocukların Büyük Ebeveynleri ile Etkileşimlerine İlişkin Görüşleri” adlı makalesinde “Günümüzde özellikle her iki ebeveynin de çalıştığı ailelerde, okul öncesi eğitim çağına gelmemiş çocuk, anne babasının işte olduğu zamanı bir bakıcı ya da bir aile büyüğünün gözetiminde geçirmektedir. Bu nedenle, büyükanne ve büyükbabanın çocuğun gelişimi üzerinde önemli bir rol oynadığı görülmektedir,” tespitinde bulunurlar (13). Çocukların zihinsel ve duygusal gelişimine önemli katkısı olan çocuk edebiyatı metinlerinde de büyükanne ve büyükbaba karakterlerinin tematik olarak görülmesi kaçınılmazdır elbette. Nitekim Göksel yazımın ilk paragrafında andığım çalışmasında “Günümüz yazarları tarafından kaleme alınan çocuk edebiyatı eserlerinde kuşaklar arası ilişki ve aktarım sürecini yansıtacak şekilde iyi kurgulanmış nine ve dede karakterlerinin yer alması, çocuğun gelişimine katkı sağlayacaktır.” (2) çıkarımında bulunmaktadır. Bu durumda yazım için seçtiğim eserlere daha yakın bir okuma yapmaya geçebilirim.

 

Usturlab Yayınları etiketiyle 2021 yılında okurlarla buluşan Güliz Gerdan’ın yazıp resimlediği Dede Tepe Fidan inceleyeceğim ilk eser. Yazar, bu metnini dedesiyle olan gerçek bir hikâyesinden yola çıkarak kaleme aldığını aktarır. Dede karakteri anlatıda topluma örnek bir kişilik olarak tasvir edilir. “Su gerek bitkilere, her gün sulamak gerek. Kuyudan su çekerek, tek tek hepsine dökerek, bahçesini sularken bulutlara bakarmış” ifadeleriyle de dedenin yaşadığı yerdeki bitkileri sulamak için gösterdiği çaba estetize edilir (12). Zira kendi bahçesiyle kalmaz çabası dedenin. Köyün tepesine de bir fidan diker ve bunu sulamak için köylülerin olumsuz yorumlarına karşın gülümseyerek bilgece cevap verir onlara:

“O fidan orada yaşayamaz, her gün su ister. Sen yaşlısın. Nasıl taşırsın?’ demişler. Dede gülümsemiş. ‘Sevince olur, zorluklar kolaylaşır, uzaklar yakınlaşır’ demiş” (23).

Bu noktada dedenin yeşilliğin hiç olmadığı tepeye bir fidan dikerek başlattığı süreç aslında hayata karşı insanın duruşunun nasıl olması gerektiğini temsil eder. Tohum ekme aracılığıyla atılan adım, sonrasında sevgiyle ve inançla her gün dökülen suyla yeşerirken insanın kalbinde de umudu harekete geçirir:

“Ağaçlar çoğaldıkça, şarkılar çoğal[ır]. Şarkılar çoğaldıkça, bulutlar da çoğal[ır]. Yağmurlar çoğaldıkça, ağaçlar tepeyi doldurup aş[ar], diğer tepelere ulaş[ır],” (33).

Yeşeren fidan, dallarında büyüyen yemişlere, yemişlerin de toprağa dökülerek tekrar filizlenmesine, filizlerin çoğaldıkça toprağın yeşillenmesine ve yağmuru çağırmasına, ağaçların olduğunu gören kuşların orada yuva yapmasına ve peşi sıra gelişen güzelliklere vesile olur. Dede; doğa ve hayvan sevgisi için çabalayan, söylemekten çok eyleme döken, sarıp sarmalayan, sevimli görünüşüyle pamuk dede diye tabir edilen, bereket timsali, ekosisteme dikkat çeken, insan-doğa ilişkisinin gerçekliğini gözler önüne seren, yaparak-yaşayarak, somuttan soyuta ilkeleriyle çocuklara örnek olan, çabanın, inancın ve sevginin önemini dikkate alan biri olarak çocuklara rehber kimliğindedir. Mustafa Ruh Şirin’in Kuşatılmış Çocuğun Öyküsü metninde yer alan “Dünyanın çocuk yüzünden ayakta durduğunu fark edemeyen toplumların geleceği yoktur. Bundan böyle kim çocuğa yönelirse zafer onun hakkı olacaktır” (202) sözü de Dede Tepe Fidan adlı eserdeki dedenin misyonunu destekler mahiyettedir.

 

Benzer işlevi giyinen bir diğer dede karakteri ise Ketebe Yayınevinin 2021 yılında yayımladığı Bir Dedenin Kalbi’nde işlenir. Yazar Irena Trevisan’ın anlatımına Enrico Lorenzi’nin çizimleri eşlik eder. Eserde düşünmeyi, hikâye anlatmayı ve güzel anılardan bahsetmeyi seven, ormandaki hayvanlarla iyi iletişimi olan, torunuyla hikâyeler yazıp bu edimi el emeğiyle kitaplaştıran bir dede karşımıza çıkar. Torununa bırakacağı mirası, onunla yaşarken ilmek ilmek işlemiş olan bu dedenin çocuğa yaklaşımındaki sonsuz sevgisi okurun içini ısıtır. “Bir dede ya da yaşlı bir büyük nasıl bir donanımda olmalıdır?” sorusuna eylemleriyle örnek olarak cevap veren bir karakterdir dede.

“…Anlattığı her hikâye, gecenin ilerleyen vakitlerinde tatlı bir rüya olarak torununa döner” (Trevisan 16). “Derken zaman geç[er], kitabın sayfaları sarar[ır], kapağı eski[r]. Bu süre de orman da değiş[ir]” (25).

 

Hikâyelerin nesiller boyunca aktarıldığı okura sezdirilir. Torunun zamanla büyüyerek ve değişerek bir dede oluşuna şahitlik ederken değişmeyen tek şeyin hikâyeler olduğunu anlarız. Torun dede olduğu vakit yeni nesle kültürlerini aktarmaya başlar: “Onu dinlemeye her zaman hazır olan bu küçük çocuğa anlatacak binlerce hikâye vardı” (29).

(Eser 2015 yılında AOI Uluslararası İllüstrasyon Ödülü’nü ve Sainsbury Çocuk Kitabı Ödülü’nü kazanmıştır.)

Kitapların iyileştirici yanıyla çocuk okurların yüreğine dokunan bir diğer metin örneği olarak Dedemin Adası eserinden bahsedebilirim. Redhouse Kidz Yayınevinden 2017 yılında çıkan kitabın yazarı ve çizeri Benji Davies’tir. Eserde anlayışlı, sevecen, eğlenceli, hayattan zevk almayı bilen, kendini tanıyan ve seven, iletişimi yüksek ve torunu ile yakın ilişkisi olan bir dede karakteriyle tanışırız. Tüm bu kıymetli kişilik özellikleri okuru hangi temaya götürecek diye düşünürken anlatıda adı anılmadan “ölüm” çıkar okurun karşısına. Torunu Sid için dedesi dolayımıyla aktarılan ve hüzün veren bir gerçeklik olan ölüme metinde renkli ve hareketli çizimlerin eşlik etmesiyle birlikte ibre konuya karşı iyileştirici yöne sağaltıcı bir duyguya çevrilir. “Sid sana söylemek istediğim bir şey var” der dedesi, “Şey… ben burada kalmayı düşünüyorum” (18). Kalır da. Fakat Sid’e kazandırdığı özellikler de onun yolunu aydınlatmaya devam eder. “Dedesi yanında olmayınca, yolculuk Sid’e daha uzun gel[ir]. Ama yine de sağ salim evine var[ır]” (24). Birlik ve beraberliğin insana neler kattığını dedesiyle yaşarken öğrenen Sid için hayat, özlemenin acısını hissetse de dedesini hatırladığı her zaman güzel anılar içerecek şekilde inşa edilir. Çünkü kendi olmayı, mutlu olmayı, keşfetmeyi öğrenen bir çocuk, hayata karşı doğru pencereden bakabilir demektir. Dedesi hayattayken Sid’e bunu gösterebilmiştir.

 

Yine birçok toplumda ve toplumun kültürünü yansıtan edebî eserlerde görülebildiği gibi çocuk ve yetişkin arasındaki benzerlik taklit yoluyla ve deneyim aktarımıyla kurulur. Bu nedenle çocuklar için kaleme alınan eserlerde yazarın içtenliği de önemlidir. Yazar metninde çocukluğu ne kadar doğal yansıtabilirse o ölçüde çocukla iletişim kurabilir. Vefa Taşdelen, “Çocuk Edebiyatında Yalınlık İlkesi” başlıklı çalışmasında

“Bir çocuk edebiyatçısı, çocuğa yapmacık bir dünya, sahte ve içtenlikten yoksun tipler sunmamalıdır. Çocuğu kendi gerçekliğinden (çocukluğundan) kopararak yapmacık bir dünyaya, idealize edilmiş söz ve davranışların abartılı dünyasına sokmamalıdır” der (336).

Hafızasını Kaybeden Fil artık rehber kimliğini yüklenen bir çocuk kahramana yer verdiğinden bu konuya örnek olarak verilebilir. Maria Giron’un yazıp resimlediği Hafızasını Kaybeden Fil, 2021 yılında Ketebe yayınevinden çıkar. Bu eserde dede, bir fil görünümündedir. Hem de hafızasını kaybetmeye başlamış, durumuna üzülüp ağlayan ve yalnız hisseden, ailesini ormanda kaybetmiş yaşlı bir fil olarak:

“Hiçbir şey hatırlamıyorum! Tüm hayatımı unuttum… Kim olduğumu, nereden geldiğimi bilmiyorum” (5).

Ona yardım eden ve yönlendirense Ako isminde bir çocuk karakterdir. Ako file arkadaşlık edip onu bulunduğu kötü ruh hâlinden çıkarır ve bir ailesi olduğunu hatırlamasını sağlar. Öyle ki

“Nee… Bir dakika! Aile mi dedin sen? Tabii ya! Şimdi hatırladım! Benim de bir ailem var! beni de çok merak etmişlerdir” ifadeleriyle bu hatırlatma desteklenir (32). S

Sonunda fil, Ako’nun da yardımıyla ormanda tüm gücüyle bağırarak ailesine sesini duyurur ve yanlarına gelmelerini sağlar. Dede ya da yaşlı kişi, çocuk için rehber niteliğindeyken bu eserde rollerin ters yüz edildiğini görürüz. Yazar bunu yaparken çocuk ruhunu da anlatıya yansıtmayı başarır.

 

İncelenen eserler bütününde değişen toplumsal normların,  çocuk edebiyatı metinlerinde dede ve torun ilişkilenme biçimlerinin ele alınış şeklini etkilediğini gözlemledim. Dede Tepe Fidan eserinde dede kavram karakteri bilge, yaşantısıyla örnek, doğaya ve insana karşı sevgi dolu bir özne olarak karşımıza çıkarken, Dedemin Adası’nın dedesi umut dolu, ölüm kavramını çocuğa görelik ilkesine uygun olarak okura hissettiren ve gösteren bir karakterdir. Bir Dedenin Kalbi’nde ise dede, hikâyeleri sözlü kültürden aktarırken kültürel mirasa evrilmesini göstermek adına kitaplaştırılan ve “Bir dedenin en büyük mirası torunudur.” cümlesini yansıtan kolektif hafıza temsilidir. Hafızasını Kaybeden Fil eserindeyse diğerlerinden daha farklı olarak hafızasını kaybetmiş, yardıma ve ilgiye muhtaç bir dede vardır. Dede ve torun arasındaki roller değişmiştir ama çocuk, mizacına uygun olarak bu yaşlı özneye karşı sevgi dolu ve şefkatlidir. Dört anlatıya da bakıldığında çocuk karakterlere sözleriyle didaktik mesajlar veren bir dede anlatısını yerini; bilge, eğlenmeyi seven, rehber, balık vermekten ziyade balık tutmayı öğreten bir karaktere bırakır. Dedenin kişiliğinden ziyade dedelik unvanına saygı vardır. Ancak bu saygıyı kazanan dede de zaten örnek bir kişilik olarak okura serimlenir. Dedenin her şeyden önce duyarlı oluşu, toplumda aktif rol alışı ve sevgisini yansıtma biçimi anlatılarda kuşaklararası ilişkileri besleyen şekilde tesis edilir.

 

 

 

Kaynakça

Arpacı, Fatma ve Aydan Bekar. "Çocukların Büyük Ebeveynleri ile Etkileşimlerine İlişkin

Görüşleri". Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 29, (2013): 11-29.

Davies, Benji. Dedemin Adası. Çev. Oğuzhan Aydın. Res. Benji Davies. İstanbul: Redhouse Kidz Yayınları, 2017.

Gerdan, Güliz. Dede Tepe Fidan. Res. Güliz Gerdan. İstanbul: Usturlab Yayınları, 2021.

Giron, Maria. Hafızasını Kaybeden Fil. Çev. Dürdane Tekin. Res. Maria Giron. İstanbul: Ketebe Yayınları, 2021.

Trevisan, Irena. Bir Dedenin Kalbi. Çev. Feride Kurtulmuş. Res. Enrico Lorenzi. İstanbul: Ketebe Yayınları, 2021

Göksel, Ayşegül. “Çağdaş Çocuk Kitaplarında Aile Büyüklerinin Sunuluş Biçimleri”.

Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. İstanbul: Yıldız Teknik Üniversitesi, 2019.

Şirin, Mustafa Ruhi. Kuşatılmış Çocukluğun Öyküsü. İstanbul: İz Yayıncılık, 2006.

________________. Çocuk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış: Çocuk Edebiyatı Nedir Ne

Değildir?. İstanbul: Kök Yayıncılık, 2007.

Taşdelen, Vefa. “Çocuk Edebiyatında Yalınlık İlkesi”. Hece, 104, (2005): 332-361.