Dosya

Akıldışı Olandan Makul Olana P4C Uygulama Örneği: Gyges’in Yüzüğü Efsanesi

Bir felsefe uygulaması kabul edilen Çocuklar için Felsefe Pedagojisi çocuklara küçük yaşlardan itibaren düşüncelerinde, duygularında ve davranışlarında esneme payları kazandırmayı amaçlamaktadır.

Bir felsefe uygulaması kabul edilen Çocuklar için Felsefe Pedagojisi (Kısaca P4C şeklinde göndermede bulunulan pedagoji Philosophy for Children olarak ifade edilmektedir.) çocuklara küçük yaşlardan itibaren düşüncelerinde, duygularında ve davranışlarında esneme payları kazandırmayı amaçlamaktadır. Çocukların esneme paylarının olması, başkalarına dair kabul kapasitelerine, hoşgörülü bireyler olmalarına katkı sağlayacaktır. Çocukların hoşgörülü, kabul kapasiteleri yüksek bireyler olmaları ise hayal güçlerindeki ve düşünme kapasitelerindeki gelişimle ilişkilidir. Bu anlamda düşüncelerin akılsal sınırlarını zorlayan, olağanüstü unsurlar barındıran efsaneler önemli bir yerde durmaktadır. Michel Tozzi’nin, felsefenin başlangıcında mitolojinin olduğuna vurgu yapması bu bağlamda okunmaya uygundur. Aynı şekilde efsanelerin, düşünmek için güçlü destek araçları olduğunun altı çizilmelidir (Tozzi, 8).

Çocuk Yazını Mitoloji Dosyası için hazırlanan bu çalışmada, Platon’un Devlet II. kitabındaki Gyges’in Yüzüğü Efsanesi’nin felsefe atölyelerinde destek materyali olarak nasıl kullanılabileceğinden bahsedilecektir. Bir efsaneyi destek materyali olarak kullanarak çocukların hayal güçlerini, yaratıcı düşünme kapasitelerini, varsayımlarını analiz etmek mümkündür. Bu çerçevede efsanelerin düşünme becerileri geliştirmekte önemli bir işlevi olduğuna vurgu yapmak gerekir. Bir düşüncenin sınırlarını aramak, söz konusu düşünceye başka türlü bakmayı gerektirir. Aynı şekilde başkasının gözünden o düşüncenin nasıl ifade edildiği de düşüncenin sınırlarını belirlemek anlamında önemlidir. Bütün bu metotların yanında düşüncenin sınırlarını bulabilmenin bir başka yolu da birtakım varsayımlarla düşünme çabasıdır. Efsaneler, doğaüstü unsurlarıyla, akıl dışı olana göndermeleriyle söz konusu varsayımsal düşünceye hizmet etmektedir.

Platon’un Gyges’ın Yüzüğü Efsanesi’nde bir çoban olan Gyges, bir devin vücuduyla karşılaşır. Devin parmağında muhteşem bir yüzük bulunmaktadır. Gyges o yüzüğü çalar ve tesadüfen o yüzüğün kendisine görünmezlik gücü verdiğini keşfeder. Atölye katılımcılarına, Gyges’ın yüzüğün görünmezlik gücünü keşfettikten sonra ne yapacağı sorusu yöneltilir. Platon’un iyinin ve kötünün sınırları, yasaların gerekliliği gibi konulara giriş yapmadan evvel bu efsaneyi ele alması düşünsel anlamda bir hazırlık niteliğinde değerlendirilmeye uygundur. Bu noktada her tek katılımcının olağanüstü bir durumu varsayımsal olarak düşünmeleri ve çeşitli değerlendirmelerde bulunmaları söz konusudur. Katılımcılar tartışmanın ilerleyen kısımlarında Gyges’ın yerinde olduklarını varsayacak ve kuralların, yasaların gerekliliği konusunda düşünmeye teşvik edilecektir. Görünmezlik gücün olsa neler yapardın sorusuna atölye katılımcılarından şu muhtemel cevaplar geldiğini varsayarsak,

  • Görünmezlik gücüm olursa lunaparkta gondola, çarpışan arabalara, dönme dolaplara ücretsiz binebilirim.
  • Görünmez olursam banka soyabilir, çok zengin olabilirim.
  • Görünmez olursam büyük futbol maçlarına biletsiz girebilirim.

Atölye ortamında gelen bu cevaplara karşılık olarak muhtemel şu cevaplar da gelebilir:

  • Görünmez olmam bir şeyi değiştirmez benim vicdanım yok mu?
  • Benim için görünmez olup olmamam fark etmez her koşulda kurallara uyarım.
  • Kurallara uymazsam vicdanım rahat etmez. 

Bu şekilde çeşitli boyutlardan görünmezlik gücünün bize verildiğini varsaydığımızda, kurallar üzerine düşünmenin ilk adımını atmış olmaktayız. Buradan itibaren kolaylaştırıcı tarafından atölye katılımcılarına şu sorular yöneltilebilir:

  • Hapse girmemek için mi kurallara uyarsınız yoksa iyi olmak istediğiniz için mi?
  • Görünmezlik yüzüğünün size değil de bir başkasına verildiği durumu hayal edin!

Bu şekilde atölye ortamında iyinin kötünün makul sınırlarına değinmek mümkündür. Aynı şekilde birlikte yaşama, yasaların gerekliliği gibi konularda varsayımsal düşünmenin gerekliliğine değinmek mümkündür. Görünmezlik gücü veren bir yüzük üzerinden kurallar konusunda düşünmek, gerçek dışı olanla, gerçekliğe dair olanın birlikteliğini yansıtma denemesidir. Atölye katılımcılarının diyalogları aracılığıyla, makul olanı soruşturmak için akıl yürütmelerde bulunma denemesi, çeşitli hipotezler ortaya atmaya ve yaratıcı düşünmeye katkı sağlar görünmektedir. Aşağıda Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde hazırlanmış olan Johanna Hawken’ın doktora tezindeki diyalogda da görüldüğü gibi çocukların kurallara uyma veya uymama üzerine düşünmesi gerçek dışından başlayarak makul olana doğru açıklama girişimleriyle birlikte gitmektedir ve kolaylaştırıcı, çocukları makul olanı soruşturmaya şu şekilde teşvik etmektedir:

  1. Çocuk (Çocuk şeklinde isimlendirme, Johanna Hawken’ın tezine sadık kalınarak yapılmıştır.): Görünmez olsaydım, insanlara şakalar yaparım kim olduğum anlaşılmaz.
  2. Çocuk: Yatmak yerine televizyon izlerdim.
  3. Çocuk: İnsanları korkutmak için lambaları kapatırdım.

Kolaylaştırıcı: Söylediklerinizden anlaşıldığı üzere kötü şeyler yapıyorsunuz. Öyleyse sorum şu: Neden görünür olduğumuzda kötü şeyler yapmıyoruz? Neden herkes bizi gördüğünde tüm bu kötü şeyleri yapmıyoruz?

  1. Çocuk: Çünkü mesela hırsızlık yaparsak sonra hapse gireriz.
  2. Çocuk: Cezalandırılabiliriz.
  3. Çocuk: Birileri bize bağırıp, bizi azarlayabilir.

Kolaylaştırıcı: Cezalandırılacağımız için mi kötülük yapmaktan kendimizi alıkoyuyoruz yoksa kötü olduğu için mi kötülük yapmaktan kendimizi alıkoyuyoruz?

4. Çocuk: Her ikisi de hem cezalandırılacağız hem de kötü şeyler yapmak yanlıştır, itaatsizlik iyi bir şey değil.

12. Çocuk: Aptalca şeyler yapmamaya çalışıyorum çünkü bunun yanlış olduğunu düşünüyorum.

13. Çocuk: Birinden öç almak istediğinizde bunun kötü, yanlış olduğunu içinizden söylersiniz…

 

Çocuklar bu şekilde kendi içlerindeki duygu ve düşünceleri ifade etmek suretiyle kolaylaştırıcının soruları eşliğinde çeşitli akıl yürütmelerde bulunurlar. Kolaylaştırıcı, Gyges’in Yüzüğü Efsanesinin sonunda ne olduğu, Gyges’ın görünmezlik gücüyle ne yaptığını söyleyerek atölyeyi bitirebilir. Efsanenin sonunda, çoban Gyges, kralın karısını baştan çıkarıp, kralı öldürür ve bir despota dönüşür. Efsanenin sonunu da hesaba katarak büyüleyici görünmezlik deneyiminin, iyinin kötünün sınırları konusunda makul olana geçişten önce kavramsal hipotezlerle deney yapma olanağı sunmaktadır. “Varsayalım ki görünmezlik gücümüz var” ifadesi bir düşünce deneyindeki ilk adım olarak okunmaya uygundur. Söz konusu efsane, gerçekçi olmayan görünmezlik gücünü çocukların anlam arayışlarına ve makul akıl yürütmelerine bir araç olarak sunmak anlamında önemlidir. Varsayımsal olarak çeşitli hipotezlerin değerlendirilmesi tıpkı bilimlerdeki gibi deneysel bir çalışmayı hatırlatmaktadır. Deneme yanılma yoluyla kavramsal hipotezler masaya yatırılmaktadır.  Akıl dışı olan efsaneler makul olan için varsayımsal hipotezler sunmak suretiyle akıldışı-makul ilişkisine göndermede bulunmaktadır. O halde efsaneler ve makul akıl yürütmeler arasında bir ilişki vardır. Bu ilişki, görünmezlik gücüyle iyinin ve kötünün sınırlarını soruşturmanın varsayımsal düşünceyi ilk adım olarak ele alıp, akıl dışı bir durumdan makul olana gitme ilişkisi olarak değerlendirilmeye uygundur.

 

 

    Kaynakça

Hawken, Johanna, “Philosopher avec les Enfants: Enquête théorique et expérimentale sur une pratique de l’ouverture d’esprit” (Doktora Tezi). Paris: Université Paris 1 Panthéon-Sorbonne, L’Ecole Doctorale, 2016.

Tozzi, Michel, Débattre à partir des mythes. A l’école et ailleurs, Chronique Sociale, Lyon, 2006.