Kritik

Çocuk Masallarına Yeni Bir Pencere Aralamak: Yanlış Masalcı Bay Yalnış

Masallar aynı zamanda çocukların karşılaştıkları ilk sözlü kültür ürünleridir. “Bu nedenle onlara sunulacak masalların seçiminde son derece özenli davranılmalıdır.

“Kültür, bir topluluğu, bir cemiyeti, bir milleti millet yapan ve onu diğer milletlerden farklı kılan hayat tezahürlerinin tümüdür” (Ergin 19). Kültür karşılığında bir süre ekin kelimesinin kullanıldığı, Ziya Gökalp’in ise bu kavramı karşılamak için “hars” kelimesini tercih ettiği görülür. Arapça bir kelime olan hars ve ekin kelimeleri insan eylemine, çalışmasına, biriktirmesine, üretim ve icraate dönük bir tanımlama içerir. (Alver 10). Bu tanımlardan hareketle çocuk edebiyatı ve kültür ilişkisi üzerinde durulması gereken noktalardan biri olarak işaretlenmelidir.

Kültürümüzün eğitim sahasına yaptığı katkılar da dikkate değerdir ve onun en mühim fonksiyonlarından biridir. Okul kavramının olmadığı zamanlarda, eğitimin bütün çeşitleri halk kültürü aracılığı ile yapılmaktaydı. Yani halk, tecrübeleriyle kültürünü oluşturuyor, onunla nesilleri eğitiyordu. Bu kültür unsurlarının bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Ninniler, çocuk oyunları, maniler, masallar, fıkralar, atasözleri, efsaneler, destanlar.” (Demir 17)

Bu unsurlardan olan masal çocuk edebiyatı çerçevesinde birçok inceleme ve araştırmaya tabi tutulmuştur. Masal kelimesi Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların ve tanrıların başından geçen olağan dışı olayları anlatan hikâye”, Kubbealtı Lügatında ise “Kulaktan kulağa nakledilerek zamanımıza kadar gelen ve olağanüstü maceralarla, kahramanlıklarla süslenmiş olan hayalî hikâye”, “Öğretici ve öğüt verici çocuk hikâyesi, ahlâkî dersler veren, ibret alınabilen alegorik eser.” olarak tanımlanmıştır.

Masallar aynı zamanda çocukların karşılaştıkları ilk sözlü kültür ürünleridir. “Bu nedenle onlara sunulacak masalların seçiminde son derece özenli davranılmalıdır. Doğru yönlendirme yapmalı çocuğun yaş ve kelime hazinesi seviyesine göre uygun masallar seçilmelidir (İşnas 52-53). Zira, “masallar toplumu eğiten temel öğelerden biri olarak görülmektedir. İnsanoğlu, kendi yaşam gerçeğini, çözüm önerilerini, beklentilerini, masal olaylarına ve masal kahramanlarına yükleyerek anlatmış ve yüzyıllar boyu, bu yolla gelecek kuşakları uyarmaya, eğitmeye, yaşamın zorluklarına karşı onları donatmaya çalışmıştır”(Sezer 57). Bir tür olarak değerlendirilen masal, yalnızca çocuklar için üretilmiş olmamakla beraber günümüzde çoğunlukla çocuk yazını kapsamında ele alınmaktadır. Masalın çocuklar için bir eğitim aracı olduğu artık bilinen bir gerçektir.

Sadece çocukların değil ebeveynlerin de ezbere bildiği masalları yeniden, yeni bir dille, tekrara düşmeden ve mizahi olaylar da ekleyerek yorumlamak ve edebiyata kazandırmak ise bu açıdan çok değerlidir. Belki anne ve babasından hiç masal dinlememiş yahut dinleyememiş çocukların masal dünyasını keşfi bu sayede gerçekleşebilir. Bay Yalnış’ın samimi bir üslupla size seslendiği ve "Bugüne kadar duyduğunuz bütün masallar yanlış haydi gelin, size doğrusunu anlatayım." dediği bir metin çocuk dünyasına seslenmektedir, denilebilir.

 

Masallar, masallar, masallar… Hiçbiri bildiğiniz gibi değil.”

Timaş Çocuk tarafından 2018 yılında ilk baskısı yapılmış olan Yanlış Masalcı Bay Yalnış adlı anlatıda Bay Yalnış karakteri masalları yeniden yorumlayarak farklı bir formata sokar. Doğukan İşler burada Külkedisi, Alâeddin’in Sihirli Lambası, Pamuk Prenses, Yedi Cüceler gibi masalların yeniden yorumlar. Eser mizah gücü, kelime şakaları ve değerler aşılaması bakımından 6-10 yaş arası çocuklar için farklı bir dünyanın kapısını aralar. Kapağın canlı bir resme sahip olması da çocukları kitaba çekmektedir. Sayfa düzeninin estetik niteliği ve görsel tasarımındaki özen çocukların kitapla kurduğu bağı artırmaktadır. Çizer Esra Uygun bu bakımdan çocuk gerçekliğine ve dünyasına uygun çizimleri ile kitabın etkisini kalıcı kılmaktadır. Bu kitapta resimler sözlü metnin anlamını tamamlamakta ve anlatılamayanları çizginin anlatım gücüyle tamamlayıp çocuklara sezdirmektedir.

Metnin sunuş yazısı şöyledir: “Kül Kedisi, Alâeddin’in Sihirli Lambası, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler. Yıllardır anlatıla gelen tüm o masallar sence ne kadar doğru? Pamuktan prenses, külden kedi mi olur hiç! Bunları düşündün mü? Yanlış masalların doğrusunu bildiğini iddia eden Yanlış Masalcıya kulak verelim o zaman! Eğlenceli mi eğlenceli, komik mi komik, sıra dışı bir masal deneyimine hazır mısınız? Masallar, masallar, masallar… Hiçbiri bildiğiniz gibi değil.”

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler yerine “Tavuk Prenses ve Kedi Cüceler” masalını, Kül Kedisi yerine “Gül Dedesi” masalını uyduran Bay Yalnış, çocuklardan kelimelerle oyunlar yapmalarını ve kendisi gibi masallar uydurmalarını ister. Bu masallar sayesinde çocuklar keyifli bir masal okuma deneyimi yanında hayal güçlerini ve Türkçe yeterliliklerini kullanıp yaratıcı yazarlık yolunda bir adım atmış olurlar. Dinlenen masallar çocukların ruhuna hitap ederken aynı zamanda onlara kahramanların yaşadıkları olaylar ve verdikleri tepkiler üzerinden, iyilik, merhamet, sabır, kanaatkârlık, inanç, gelenek ve göreneklerimiz, ahlaki değerlerimiz, özgüven, yardımseverlik, paylaşma, doğa ve hayvan sevgisi vb. unsurlar benimsetilir.

Alâeddin’in sihirli lambası adlı masalda var olan cini eleştiren Bay Yalnış “Ne cini ya hu? Olur mu hiç böyle şeyler Allah aşkına?” diyerek masalın aslını eleştirir ve çocukların aklının bu masallar ile hafife alındığını söyler. Alâeddin’in sihirli lambayı ovuşturmasının çok yanlış olduğunu söyleyip “Sakın evdeki ampullere dokunayım demeyin haa!” diyerek çocukları uyarır (13). Kısaca masalı olumsuzlayıp doğrusu olduğunu düşündüğü hâliyle okuyuculara aktarır. “Haydi, tüm dikkatler buraya!” diyerek okuyuculara seslenir ve onlara temas etmeye çalışır (14). Ayrıca topik, lopik, kıtıpıtıbııs, çıtıbıtıpıs gibi sesler çeşitli sayfalarda tekrar ederek bir ahenk oluşturur. Bu masalda Alâeddin’in bir ablası vardır. Alâeddin nereyi dağıtırsa hiç ses çıkarmadan hemen orayı toplar, çantasını, kıyafetlerini odasına götürür. Çünkü Alâeddin’in henüz küçük olduğunu tüm bu işleri büyüyünce yapacağını düşünür. Fakat Alâeddin gün geçtikçe daha yaramaz bir çocuk hâlini alır. Bir gün ablası ödev yaparken Alâeddin her zamanki gibi televizyonun karşısında abur cubur yer. Fakat gazozu bitince onu doldurmak için kalkar, geri gelirken yere attığı eşyalara ayağı takılır ve ablasının ödevinin üstüne gazoz döker (19). Bay Yalnış ablasının o sinirle Alaeddin’i süpürgenin içine çektiğini söyler fakat ablası daha sonra Alaeddin’e düzenli olmayı daha önce öğretmeliydim o zaman böyle olmazdı diyerek üzülür ve Alaeddin’i süpürgeye çektiği için pişman olur. Süpürgeye sarılıp ağlarken içinden birden Alaeddin çıkar ve ablası sevinir. Bay Yanlış’ın hemen araya girerek “Aman ha siz siz olun, sakın ablanızı-abinizi sinirlendireyim demeyin yoksa hüpüpüpüpülüp!” diyerek uyarması ile ilk masal biter (23).

Ali Baba ve Kırk Samimiler masalına gelince, anlatıda Ali Baba’nın “Açıl susam açıl!” diyerek mağarayı açmasını eleştiren Bay Yalnış “Ya hu mağaranın kapısı mı olur bir kere? Susam da ne alaka hem? Yoksa hazine diye sandık sandık simit mi saklıyor bu adamlar mağarada?” sorusunu okurlara yöneltir (25). Ali Baba ve Kırk Haramiler grubunu “Belalı Kırk Samimiler” grubu olarak değiştirir (26). Bu masalın kahramanı olan Ali, okuldaki ilk gününde arkadaşlarının ona karşı kötü tepkilerine aldırış etmeden onlara iyilik yapması konusunda çocuklara iyi örneklik teşkil etmektedir. Ayrıca masalda “Kırk bir kere maşallah” atasözünün de geçtiği görülür (33).

Metinde yeniliğe tabi tutulan masallardan biri de Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalıdır. Prensesin pamuktan olmasını eleştirerek prenses ve cüce yerine tavuk ve kedileri koyarak yeni bir anlatıya başlar (35). Bay Yalnış masalın sonunda Tavuk Prenses’in kendi güzelliğinden başka bir şey görmemesinden dem vurur. Gerçek prensesliğin dış güzellik ile değil iç güzellikle olduğunu söyler (45). Masalın eğitici işlevini Bay Yalnış’ın da dile getirdiği bu masal sonunda “Yanlış masalcı Bay Yalnış’dan daha güzel bir masalcı var mı?” sorusu sorulur (47). Belki de Bay Yalnış’ın bu eleştirel tutumu ve anlattığı hikayelere bürünerek yaptığı taklitler meddahlığı günümüze taşıma noktasında değerlendirilebilir.

Naneli köyün kemancısı olarak değiştirilen bu masala ise “Ninni, türkü gibi kulağın pasını silecek türden müzikler dinleyen var mı?” sorusu ile başlar Bay Yanlış (48). Masaldaki köy tasvirinde içinden dereler akan, ağaçlarında bülbüller öten, dağlarında çiçekler açan bir köyün varlığından söz eder (51). Bu köyde kalan kemancı çoban ülkesinde savaş çıktığı için göç etmek zorunda kalan gencecik bir delikanlıdır. Köylüler Allah’ın bir garip kulu diyerek önce kemancıyı yedirir içirirler hatta kemancı köyün bilge dedesi tarafından misafir edilir (52). Daha sonra kemancı köyde çoban olarak çalışmaya başlar ama günler sonra köylüler onun uğursuz biri olduğunu düşünür ve ona kötü davranırlar. Bu hatalarından geç de olsa dönen köylüler, gençten özür dilerler (57). Bu genç çocuğun aslında veteriner olmak istediği fakat savaş sebebiyle okulunu yarım bıraktığını öğreniriz masalın sonunda. Bay Yanlış da keşke savaşlar olmasa, koyunlar hastalanmasa diyerek masalı bitirir ve günümüzün önemli konularından biri olan mültecilerin durumuna dair çocukları haberdar etmiş olur. Hayatımızda var olan bir gerçekliği çocuklar ile tanıştırmanın bir yoludur masallar. Mülteci konusunda Yanlış Masalcı Bay Yalnış iyi bir örneklik oluşturur.

Bay Yalnış’ın yeniden yazımla yorumladığı son masal ise Kül Kedisi masalıdır. Kül kedisi bu anlatıda Gül Dedesine dönüşür (61). Gül’ün bizim kavram dünyamızda çağrıştırdıkları, gül kokusunun bütün köyü sarması, bu kokunun iyiliğin, doğruluğun, hakikatin kokusu olması bu anlatı boyunca bizi kendine çeker. Masal bizi gül kokuları eşliğinde kendisini okumaya davet eder. Gül Dedesinin bu adı almasının sebebi evinin önünde diktiği güllerin kokusunun bütün köyü sarmasıdır (63). Bu güzel kokuyu kıskanan hırsızlar güzel kokuyu güllerden sanıp gülleri sökerler fakat güller sökülse de güzel koku bitmez (64). Çünkü bu koku iyiliğin, doğruluğun, hakikatin kokusudur. Yanlış masalcı Bay Yalnış da çocuklara bu masal sonunda “Gül olun siz de o zaman her daim gülün.” öğüdünü vererek masalı sonlandırır (68). Gökten düşen bu anlatıda üç elma değil, yağmur olup yağan masallardır (77). Metnin sonunda çocuklar yazmaya özendirilerek “Kim yanlış masalcı olmak ister?” sorusu sorulur. Çocukların sevdiği bir masalı, öyküyü, çizgi filmi yeniden yazmaları için birkaç sayfa boşluk bırakılır. Çocukların hayal gücünü kullanmalarını isteyen Bay Yalnış ilk önce masalın/çizgi filmin adını değiştirerek yazın der.

Sonuç olarak, Yanlış Masalcı Bay Yalnış; çocuklara atasözleri ve deyimleri aşılamak, gündelik hayatta kullanılan kelimelerin anlamını düşündürmek, kelime oyunları ile çocukları edebiyat dünyasına ısındırmak gibi açılardan etkili bir örneklik sunar. Yeniden yazımla kendi kültürümüze uyarlanan masallar, çocuklara başka dünyaların kapısını aralar. Ayrıca öğretici nitelikli olan bu kitapta Türkçenin anlatım gücü ve olanakları çocuğun doğasına uygun seçilerek anlatım kısa, duru ve içten cümlelerle yapılandırılmıştır.

 

Kaynakça

Alver, Köksal. Kültür Sosyolojisi ve Kültürel Çalışmalar. İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan  Eğitim Fakültesi

Felsefe Lisans Programı, 2010.

Demir, Necati. Anadolu Masallarından Derlemeler. İstanbul: Ötüken Yayınevi, 2010.

Ergin, Muharrem. Üniversiteler İçin Türk Dili. İstanbul: Bayrak Yayımı, 1992.

İşler, Doğukan. Yanlış Masalcı Bay Yalnış. İstanbul: Timaş, 2018.

İşnas, Seher. “Masal Türünün Çocuktaki Kavram Gelişimine Etkisi Üzerine Bir Araştırma: Cahit  Zarifoğlu

Örneği”. 2011.

Nalçacı, A. Ercoşkun H. “Öğretimde Psikolojik İhtiyaçların Yeri ve Önemi”. Kazım Karabekir Eğitim  Fakültesi

Dergisi, 2 (2005).

Sezer, A. “Masalların Öğretmen Görüşleri Açısından Değerlendirilmesi: Diyarbakır Örneği”. Dicle  Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4 (Kasım 2012).