Dosya

Masallardan Yayılan Bir Koku: Vanilya Kokulu Mektuplar

Görsel ve işitsel duyularımızın kapasitesini sonuna kadar kullandığımız sosyal medyada özellikle Instagram’da sıkça şu ifade ile karşılaşıyoruz: “Keşke kokusunu da paylaşabilsem/k”.

 

Görsel ve işitsel duyularımızın kapasitesini sonuna kadar kullandığımız sosyal medyada özellikle Instagram’da sıkça şu ifade ile karşılaşıyoruz: “Keşke kokusunu da paylaşabilsem/k”. Görseli ile birlikte kokusu da paylaşılmak istenen şey bazen yağmur sonrası bir bahçe ya da park, bazen fırından yeni çıkmış bir kek, bazen de bir çiçek oluyor. Gündelik yaşamın bir parçası olagelen bu paylaşma hâli ile zaman, mekân meseleleri sanal ortamda başka bir boyut kazanmış olsa da koku ve buna dair duyumuz günümüz şartları içerisinde sanal gerçeklikte var olmayı reddetmekte. Öte yandan bir anlık hamlesi ile bizi mutlu eden, üzen, kişisel tarihimizde yolculuğa çıkaran, tiksindiren, kaş çattıran koku canlı nefesinin olduğu her yerde boy göstermektedir, hatta edebiyatta, kitaplarda, masallarda.

Sevim Ak’ın kaleme aldığı Vanilya Kokulu Mektuplar kitabı da baştan sona vanilya kokar. Birdenbire eski zamanlardan ve uzaklardan mahalle sakinlerine gelmeye başlayan ve kitabın ana kahramanı Kıymık başta olmak üzere birçoklarının hayatını değiştiren bu mektupların kokusunu anlatının ana kahramanı Kıymık pasta kokusuna benzetir. Bu pasta kokulu mektuplar ilk olarak annesi ve babası ayrılmış ve anneannesi ile yaşamak durumunda kalan Kıymık’ın hayatına renk katar. Zira hayata dair bütün neşesini, heyecanını ve enerjisini kaybeden anneanne pasta kokulu mektupta yazan masalla üstündeki ölü toprağını atacak cesareti kendinde bulur, o günden sonra Kıymık’ın anneannesinin evindeki gri ve sıkıcı hayatı tam tersine rengârenk, eğlenceli bir hayata dönüşür. Sadece Kıymık ile anneannesinin hayatını değiştirmez bu mektuplar, mahallelinin de büyük küçük birçok derdine derman olurlar.

Yazar daha ilk cümlelerden vanilyanın kokusunu yayar sayfalara, zamana ve mekâna. Daha mektuplara ve masallara gelmeden vanilya kokusunu şu cümlelerle okura hissettirir: “Eylülün son günleri. Hava serinledi, günler iyice kısalmaya başladı. İnsanın canı artık yünlü giysiler giyip, sıcak salep içmek istiyor” (13). Burada asıl mesele günlerin giderek kısalmasıyla günlerden dakikaları kesip kesip geceye ekleyen gökteki terzi ile Kıymık arasındaki husumetin artması olsa da yazar bir yandan da salep ile okuyucuya vanilya kokusunu duyumsatmakta, onu uzun kış gecelerine ve masallara yavaş yavaş yaklaştırmaktadır.

Okur hikâyenin içinden masala, sonra tekrar hikâyeye geçecek şekilde bir döngünün içerisinde yolculuğunu sürdürürken diğer yandan göndereni belirsiz vanilya kokulu bu mektuplar ilk başta meraklı dedektif Kıymık’ı heyecana sürüklese de bu heyecan yerini giderek meraka, mahalledeki belirli kişilerden şüpheye bırakır. Meraklı detektif mektubu yazanı bulamayınca artık iyice canı sıkılmaya, sinirleri bozulmaya başlar. Öyle ya mahalle sakinlerinin derdini kim bu kadar ince ayrıntısına kadar bilebilir ve onlara şifa olacak vanilya kokulu mektuplar gönderebilir? Bu noktada yazar amacına ulaşmıştır, vanilya kokusu hem okuyucunun hem de anlatının ana kahramanının merakını perçinlemiştir. Herkes masalların harikulade dünyasına dalıp onlardan alması gereken dersi aldığında ise hikâye çözüme kavuşur, anlatının kahramanı Kıymık ve onun nezdinde okuyucu mektupları kimin gönderdiğini ve vanilya kokusunun kaynağını öğrenir.

Sonuç olarak, vanilya kokusunun bu anlatıdaki anlamını kahramanın dilinden şöyle okuruz: “Vanilya dünyanın en güzel kokusudur. Vanilya kokusu giren eve mutsuzluk girmez” (118). Kısacası Vanilya Kokulu Mektuplar’da anlatıda koku bir duyumsatma ve merak aracı olarak kullanır. Üstelik vanilya kokusunu pasta kokusu ile eşleştiren kahraman aracılığıyla vanilya kokusu anlatıda, çocukların hayal gücüne, masalların büyülü evrenine ve nihayet mutluluğa ve mutlu sona doğru yapılan bir yolculuğa eşlik eder.

 

Kaynakça

Ak, Sevim. Vanilya Kokulu Mektuplar. İstanbul: Can, 2020.