Soruşturma

"Bütün dünyada ortak bir futbol dili, söylemi ve kültürü var"

Yıllarca kültürlerarası iletişim, metin ve söylem çözümleme alanlarında çalışıp ders verdikten sonra, özellikle sözlü çeviri derslerimde futbolda basın toplantısı çevirilerinin ne kadar değerli bir ders malzemesi olduğunu fark ettim.

Popüler kültür bağlamında alımlandığı için üzerine çok çalışılmayan bir konu olsa da futbolun çocuk yazınında azımsanamayacak bir yeri var. Akran zorbalığına dikkat çeken ve arkadaşlığı pekiştiren bir oyun olarak futbol; ötekine saygı, centilmenlik, iş birliği gibi kavramlarının işlendiği, kaybetmeye dayalı olarak öfke ve üzüntü duygusuyla baş edebilme becerisinin geliştirildiği bir temsil alanı olarak futbol; tarihsel bir olayın aktarımında araçsallaştırılan futbol… Hatta çocuk okura rol model sunma motivasyonuyla şekillenen biyografik futbol yazını örneklerinden de söz etmek mümkün. Bu nedenle Çocuk Yazını yeni dosyasında “Futbol” konusuna odaklanıyor. Sizin de Çeviribilim Yayınları tarafından yayımlanan Türkiye’de Futbol Çevirmenliği kitabınız var. Öncelikle şöyle soralım, sizi bu alanda çalışmaya ne teşvik etti? Sizce futbol nedir? Futbol yazınının çeviriyle ilişkisi nasıldır?

Çok teşekkür ederim öncelikle hem beni hem de futbolu bu sayınıza konuk ettiğiniz için. Yıllarca kültürlerarası iletişim, metin ve söylem çözümleme alanlarında çalışıp ders verdikten sonra, özellikle sözlü çeviri derslerimde futbolda basın toplantısı çevirilerinin ne kadar değerli bir ders malzemesi olduğunu fark ettim. Çevirinin bağlamsal ve toplumsal yönlerini, çevirmenin kararlarının etik boyutunu en rahat bu örneklerle anlatabildiğimi gördüm. Futbolda çeviri örneklerinin çevirmenlerin kırılgan durumunu, meslek olarak çevirinin kırılganlıklarını yansıttığını düşündüm. Oradan da başka bağlamlara geçiş yaptım; politika, diplomasi, sözlü çevirinin olduğu her bağlam… Kısacası futbolu derdimi anlatmak için örnek bağlam seçtim.

Futbol o kadar önemli bir toplumsal ortak payda, yaşamın içinde o kadar önemli bir “aidiyet” ve ifade aracı ki! Gerçi dünyada bugün anladığımız anlamda “futbol” olgusu, kulüpleri, turnuvaları, ligleri ile kurumsal olarak 19. yüzyılın sonlarından beri var. Tarihe baktığımızda İngiltere’de işçi sınıfının bir spor etkinliği olarak görüyoruz. Neredeyse eskinin arena dövüşleri gibi, yine saha/arena mantığıyla insanları, özellikle de erkekleri, kendisine çekmeyi başaran bir etkinlik, bir sektör futbol… Elbette futbolun çok daha önceki dönemlerde Orta Asya’da “tepük” sporundan geldiği de söyleniyor, buna göre, benzer ata sporlarıyla birlikte yüzyıllardır coğrafyamızda. (Tarihçe için önerebileceğim Ergun Hiçyılmaz’ın Türkiye’de Futbol kitabı). Bugün de Avrupa ve Amerika kıtasının ortasıyla güneyi lider olmak üzere bütün dünyada ortak bir futbol dili, söylemi ve kültürü var… Kurumsal geçmişi en fazla 20. yüzyılın başına dayanan bugünkü bildiğimiz anlamda futbolun yazında da ancak o tarihlerden sonra yer aldığını söyleyebilirim. Genelde sporun ve konumuz olan futbolun yazına konu olması yazarın ilgisi ve uzmanlığı doğrultusunda, belki temel odak olarak çok sık olmamakla birlikte, görülen bir şey. Özellikle çocuk ve ilk gençlik yazınında dünyanın herhangi bir yerinde ve ülkemizde, diyelim 1960’larda, 1970’lerde, kabaca 20. yüzyılın ikinci yarısında “sokakta oynayan erkek çocukları” anlatmak, yüzde yüz futbol demek…

 

Son yıllarda Çocuk Yazını olarak çocuk okur için yazılmış telif ve çeviri eserlerde futbolu konu edinen metinlerde de bir artış yaşandığını gözlemledik. Birçok yayınevinin çocuk okur kitaplığında da bu konuda yayımlanmış eserler var. Sizce popüler kültürün bu yayıncılık tercihlerinde nasıl bir etkisi oldu? Çocuk yazını özelinde futbol kitapları üretimi ve okur beklentisine dair gözlemleriniz nelerdir? Bir çevirmen olarak sizin de okuduğunuz futbol konulu bir çocuk kitabı oldu mu?

Sözünü ettiğiniz yayınlar biraz gençlik, biraz kültür ve eğitim başlığı altında olabiliyor. Örneğin Amerikalı yazar Joyce Carol Oates’un boksör Mike Tyson’ın yaşam öyküsünden esinlenerek yazdığı On Boxing (Boks Üzerine) romanı gibi futbolun önemli isimlerinin anlatıldığı yaşamöyküsel, belgesel metinler var. Benim bildiğim yine bir bölümünün çevirisini yaptığım için Oates’un Big Mouth and Ugly Girl (Boşboğaz ve Çirkin Kız) ilkgençlik romanı, romanın baş kişileri lisede sporla okul takımında oynayarak ilgilenen sıradan gençler. Amerikan futbolunun sertliğinden olsa gerek, romanın baş kişilerine akran zorbalığı uygulayan arkadaşları takımın en sert ve iri yarı futbolcuları. Romanın baş genç kız karakterinin babası eski futbolcu, ünlü bir futbol yorumcusu. Çevirdiğim başka bir ilk gençlik romanında da (Freaky Green Eyes/Deli Yeşil) Joyce Carol Oates, yine baş kahramanın zorba babasını bir televizyon yıldızı olarak çizer. Yani benim deneyimim daha çok Amerikan yazınında, bu akran zorbalığı ve baskı sembolü olarak sertliğiyle bilinen Amerikan futbolu ve rugby zemini... Başka örneklere de bakmak gerek Avrupa yazınında, çocuk kitaplarının, çocukların sokak serüvenlerinin bol olduğu Romanya, Macaristan, İtalya ve Güney Amerika ülkeleri geliyor aklıma…  

 

Akademik olarak futbol üzerine ikincil kaynaklar aracılığıyla düşünmek okurun düşünce ufkunda nasıl bir alan açar? Futbol üzerine düşünü ya da teknik bilgi içeren bir metni çevirmek/çeviri metni okumak nasıl bir deneyim?

Futbol bir spor dalı, bir uzmanlık alanı. Bu alanda çeviri yapanların hem spor söyleminin hem de futbola özgü kavramların ve terimlerin oluşturduğu o uzmanlık dilini ve söylemini (yani o dilin nerede, nasıl, kimler arasında kullanıldığını) iyi biliyor olmaları gerekir. Yoksa sonuç olumsuz olabilir. Teknik terimleri erek metinde kabul edilemez karşılıklarla aktarmak, özel adları zorlamayla çevirmeye çalışmak, örneğin, ünlü İngiliz takımının adı “Arsenal” için “Cephanelik” demek, sorun olabilir. Zaten bu nedenle de spor dallarında yazılı çevirisi (teknik ya da kurgusal metinler) ve sözlü çeviri yapanlar hep o spor dalını bilen, tutkuyla izleyen çevirmenler ya da uzman kişiler. Türkiye’de Futbol Çevirmenliği kitabımın çıkış noktası da biraz buydu zaten; uzmanlık, taraftarlık, amatörlük, profesyonellik boyutlarında meslek olarak çeviri…

 

Günümüzde dijital kültürün ve playstation teknolojisinin etkisiyle futbol ekranlarda oynanan, deneyimlenen bir sektör hâline geldi. Özellikle çocuk okurun hem futbolla hem de dille ilişkisi dijital kültür aracılığıyla şekilleniyor. Bu değişim bağlamında çeviri ve dijital oyun sektörü ilişkisi üzerine ne söyleyebilirsiniz?

Oyun çevirisi giderek gelişen bir alan, dijital oyun sektörü artık çeviri konusunda daha titiz. Çevirmenler ve çevirmen adayları da bu sektörde daha iyi koşullarda daha yetkin çeviriler yapmaya başladılar. Korsan çeviriler, emek hırsızlığı azalıyor. Bu konu benim uzmanı olduğum bir konu değil ama görsel-işitsel çeviri uzmanları, araştırmacılar özellikle gençlere yönelik fantastik yazından ve bilimkurgu yapıtlarından uyarlanan oyunların alt yazı, dublaj gibi yöntemlerle aktarımını inceliyorlar. Çevirinin geneli için söyleyeceğimiz her şey burada da geçerli olacaktır. Çeviri amaçlı metin ve söylem çözümlemenin, dijital uzmanlığın, terim ve kavram aktarımında erek kitleye uygunluğun, terim birliğinin önemi ve elbette çeviri oyunun/erek metnin “oynanabilirliği” yani işlevini yerine getirebilmesi…

 

Sizce çeviri metinlerde futbol ve futbolcuların en çok hangi özellikleri temsil ediliyor? Çeviride sansür ve dil içi kullanım tercihlerinden söz etmek mümkün mü?

Futbol, yukarıda örnek verdiğim Amerikan futbolu bir yana, ne yazık ki erkek söyleminin, tepkisel taraftarlık dilinin ve kültürünün temsilcisi olarak algılanıyor. Futbol bir erkek sporu gibi görünse de fırsat sağlanırsa bu durum değişebilir, tıpkı basketbol ve voleybol gibi öbür takım ve salon sporlarında olduğu gibi… Buradan sansür ve dil içi çeviriye gelebilirim. Kız ve erkek çocukların bir arada okuduğu metinlerin dili birleştirici olacaktır. Çeviri sürecinde erek metin çevirmenin birikimiyle ve çevirinin amacı ve çeviri yaklaşımı doğrultusunda aldığı kararlarla oluşur. Çevirmenin ideolojik duruşu doğrultusunda sansür uygulayabildiğini biliyoruz, görüyoruz. Cinsiyet olgusunun erillik- dişilik gibi biyolojik, kadınlık-erkeklik gibi toplumsal, söylemsel boyutlarında da farklı çeviri kararları alınabileceğini biliyoruz. Bunun dışında akıcılığa odaklı bir çeviri yaklaşımının erek kitlenin yani çeviri metnin okurunun rahat okuması için kültürel filtreleme, uyarlama içerebildiğini de biliyoruz. Burada önemli olan uzman çevirmenin kararını gerekçelendirebilmesi, neden diyelim “soccer” için de “futbol” dediğini, neden “football” için Türkçe tam anlamını verse de “ayaktopu” demediğini, bu kararların arkasındaki metinsel, dilsel, tarihsel, kültürel dinamiklerin farkında olarak anlatabilmesi…    

 

Son olarak futbolun tarihselliğinde çocuk özneye bir kurum olarak futbol çevirileri ne vaat eder? Bir kültür aktarımı aracı olarak futbol metinlerini düşünebilir miyiz?

Çocuk özne için hazırlanan her içerik büyük bir özenle planlanmalı, uzmanlar eşliğinde oluşturulmalı. Bugün artık çocuk yazını ve çevirisi önemli bir bilimsel uzmanlık alanı. Futbolun dili ve kültürü artık oldukça küresel, uluslararası etkinlikler nedeniyle de kurumsal bir söylem ve bu söylemin dilsel araçlarının çevirisi söz konusu. FİFA demek, Şampiyonlar Ligi demek, yoğun çeviri demek. Uzman sözlü çevirmenlerin andaş/ simultane ya da ardıl aktardığı basın toplantıları ve yayın içerikleri demek. Çeviri eğitimi izlencelerinde bu konuya giderek daha fazla yer veriliyor. Evet, kurgusal olsun olmasın futbol metinlerinin çevirisi özel bir uzmanlık gerektirir. Uzman çevirmenlerin elinden çıkan metinler de çocuk özneye, kültürel uygunluk ve işlevsellik açısından, zarar vermez, dünyayı öğretir. Bu anlamda benim de severek okuduğum Simon Kuper’ın Futbol Asla Sadece Futbol Değildir ve Eduardo Galeano’nun Gölgede ve Güneşte Futbol kitaplarını yetişkinler kadar gençlere de seslenen futbol kitapları olarak örnek verebilirim. Bütün çocuklar, artık kızlar da en az erkekler kadar, eşit derecede, futbol seviyor, biliyor, bir takımda oynuyor, kadın futbol takımları artıyor. Bu da sporun geneli gibi futbolun da kız ve erkek çocuklara eşitlikle sunulan, izleyici olarak cinsiyet ayrımından uzak, birleştirici bir ortam yaratan, sportmenlik bilinci, katılımcılık aşılayan bir etkinlik olarak rolünü iyice pekiştiriyor.