Soruşturma

Okuma kültürü kazandırma ve değerler eğitimi aktarımında “futbol”u, “oyun” bağlamında düşünebiliriz.

Popüler kültür bağlamında alımlandığı için üzerine çok çalışılmayan bir konu olsa da futbolun çocuk yazınında azımsanamayacak bir yeri var.

Popüler kültür bağlamında alımlandığı için üzerine çok çalışılmayan bir konu olsa da futbolun çocuk yazınında azımsanamayacak bir yeri var. Akran zorbalığına dikkat çeken ve arkadaşlığı pekiştiren bir oyun olarak futbol; ötekine saygı, centilmenlik, iş birliği gibi kavramlarının işlendiği, kaybetmeye dayalı olarak öfke ve üzüntü duygusuyla baş edebilme becerisinin geliştirildiği bir temsil alanı olarak futbol; tarihsel bir olayın aktarımında araçsallaştırılan futbol… Hatta çocuk okura rol model sunma motivasyonuyla şekillenen biyografik futbol yazını örneklerinden de söz etmek mümkün. Bu nedenle Çocuk Yazını yeni dosyasında “Futbol” konusuna odaklanıyor. Erdem Yayınları editörü olarak sizin de “futbol” konulu birden fazla seri kitabın editörlüğünü yaptığınızı biliyoruz. Öncelikle şöyle soralım, bir editör gözüyle futbol nedir? Siz bu kitaplarla nasıl ilişkilendiniz? Aynı zamanda sıkı bir editör okur olarak sizin futbol temalı okuduğunuz bir kitap oldu mu?

Açıkçası futbola meraklı olduğum, futbol seyircisi veya okuru olduğum pek söylenemez. Böyle bir şey söylersem beni tanıyanlar şaşırır zira çocukluğumdan itibaren hiç takım tuttuğumu hatırlamıyorum. Yani evet, akrabaları vs. düşündüğüm zaman koyu Fenerbahçeli veya koyu Galatasaraylı olanlar ya da başka takımlar da belki hatırlıyorum tabii ama ben en fazla millî maçlar için heyecanlanmış olabilirim. Küçük erkek kardeşim çocukluğundan beri meraklıydı futbola hani şu sürekli ayakkabı eskitenlerden; dayılarımı, eniştelerimi hatırlıyorum ve son on küsur yıldır da kayınpederim. Ama ben ve eşim için ancak edebiyatla, sinemayla bağlantılıysa futbol az çok bir anlam ifade ediyor sanırım. Dolambaçlı bir cevap verdim ama anlaşıldığı üzere benim için edebiyat ve kitap söz konusuysa futbol bir değer içermiş oluyor. Yani evet, takım sporlarından olması, takım ruhu, iş birliği, centilmenlik, ötekine saygı açısından önemli olabilir ama ne kadar dikkat ediliyor ki tüm bu değerlere hele günümüzde. Bizim çocukluğumuzda yine de bu kadar yozlaşmamıştı belki de bu camia. Bana şimdi iyice öyle geliyor, en azından medyaya yansıyan yönüyle, hiç kimse kusura bakmasın. Eğer yanılıyorsak doğrusunu görünür kılmak için çabalamalılar öyleyse. Yayınevinde “futbol” temalı/konulu kitaplarımız oldu ve biz de editör ekibi olarak canla başla bu kitaplar için çalıştık. Ben bu kitaplarla “edebiyat” ve “kitap” oldukları için ilişkilendim yani belirttiğim gibi en azından benim için ilk faktör “futbol” değildi; “çocuk edebiyatı” ve “oyun” idi.

 

Son yıllarda Çocuk Yazını olarak çocuk okur için yazılmış telif ve çeviri eserlerde futbolu konu edinen metinlerde de bir artış yaşandığını gözlemledik. Erdem Yayınları’nın çocuk okur kitaplığında da bu konuda yayımlanmış hangi eserler var? Bu konuda yazılmış çeviri ve telif eserler bağlamında nicelik ve nitelik açısından sizce ne gibi farklar var?

Erdem Yayınları, zaten ister telif ister çeviri olsun, niteliği, çocuğa göreliği ve okuma zevkini önemsediği için en azından yayınevi açısından bir fark yok diyebilirim. Telif ürünlerden Sağlık Olsun Dizisi’nde Avucumda Bir Kuş Var isimli kitapta grafik tasarımcı ve yazar Sevinç Kuşoğlu, futbol meraklısı bir çocuğun Türk millî takımının en önemli Dünya Kupası maçı sırasında banyo yapmak zorunda kalmasını işliyor. Banyoda köpükler arasında futbolla dolu bir hayal dünyasına yolculuk ederiz kahramanla birlikte. Seride amaç, sağlık ve hayatla ilişkili fantastik öykülerle çeşitli temaları ve değerleri işlemek. Malumdur sağlık, fiziksel ve psikolojik iyi oluş hâlini gerekli kılar. Seride de çocuk dünyasıyla ilişkili konulardan yola çıkarak “sağlık olsun” diyoruz.

Rahmetli eğitimci, şair ve yazar Yılmaz Yeşildağ’a ait olan Atlantis’ten Gelen Yardım kitabında da astım hastası, futbolsever bir çocuk Fatih ile tanışırız. Bu kitapta da konuyla ilişkili olarak verilen takım ruhu, azim, sebat, çalışkanlık, yardımlaşma, özgüven ve dayanışma değerleri dikkatimizi çeker.

Afacan Dedektifler Dizisi, dedektiflik, macera, heyecanın yer aldığı, çocukların zihin egzersizi yapmalarına imkân sağlayan eğlenceli bir dizi. Alman çocuk edebiyatından çeviri. Simone Veenstra, gazeteci, editör ve yazarlık yapan bir kadın. Her kitabının yedi öyküden oluştuğu on kitaplık bir seri. Her öyküde bir dedektiflik olayı var ve çözümü saptayacak ipuçları bazen resimlerde bazen de öykülerin içinde gizli. Yani amaç, çocukların ilgisini çeken çevrelerinden konuları ve temaları kullanarak eğlenceli bir şekilde kitap okuma alışkanlığı kazandırırken dikkat gelişimlerini ve problem çözme yeteneklerini desteklemek. Dizinin dördüncü kitabı Futbol Kulübünde başlığını taşıyor. Futbol kulübünde olaylar bitmiyor ve bizim takım yani afacan dedektifler işi çözmeye çalışıyorlar. Çalınan bir kupa, futbol turnuvasında yaşanan akıl almaz olaylar ve esrarengiz bir maskot… Eh, bu kadar ipucu yeter! Bu kitapta takım ruhu, görev bilinci, iş birliği ve arkadaşlık önemli. Altıncı baskıyı yaptığına göre sevildiğini söylemek yerinde (ki ben de çok severek okumalarını yapmış, ipuçlarını merakla çözmeye çalışmıştım).

Küçük Endişeler Dizisi’ndeyse Fred’in maceralarına şahitlik ederiz, Fanny Joly’nin eğlenceli kalemiyle. Fred en yakın arkadaşı Mulu ile futbol oynar sık sık. Yani bu seride de futbol, çocuk oyunları arasında yer bulur kendisine. Fransızcada bir deyim varmış, yazar Türkiye’de konuk olduğunda ifade etmişti: Sorunsuz insanların anlatacak hikâyeleri/deneyimleri olmaz mealinde. Hayatta yaşanan küçük endişelere yol açan olaylar yer buluyor bu dizide kendisine ve Joly, hayatta başımıza ne gelirse gelsin gülümsemeliyiz, şeklinde olaylara yaklaşan biri olarak kitaplarına da bu mesajı yedirmiş.

Okumayı Seviyorum Dizisi’nden Takıma Alınmayan Çocuk kitabındaysa pek iyi futbolcu olmayan ama arkadaşlar arasında yapılan maçlarda oynamaktan zevk alan Mişel’in macerasına tanıklık ederiz. Okullar açıldığında futbol kulübüne kaydolmak istiyor ama takıma alınmıyor ve olaylar böylece başlıyor. Bu kitapta da futbolla birlikte yeteneklerini fark etmek, kendini geliştirmek, azim, rekabet gibi kavramların/değerlerin işlendiğini görüyoruz.

Kır Öyküleri Dizisi’ndeyse Çekirgenin Oyunu isimli kitapta, farklı çocuk oyunları arasında futbol da yer alıyor ve ağaçkakanlar futbol sever mi sorusuna cevap arıyoruz, eğlenceli bir dille.  

Tüm bu irili ufaklı kitaplar içinde benim için ayrı bir yeri olan Futbolsever Aile diğer adıyla Canım Ailem Dizisi’ni en sona sakladım. Sophie Smiley de Türkiye’de konuk olmuştu. Hatta 2012 yıllarında kendisiyle söyleşiler de yapılmıştı. Sophie, İngiliz bir yazar. Kırk küsur yıl hafta içleri ilkokulda hafta sonları da engelliler okulunda gönüllü olarak görev yapmış. Farklı çocukları tanıyan bir kadın. Aslında dizide bütün bu tecrübelerinden faydalandığını düşünebiliriz. Kardeşler arası iletişim, engelli çocukların iç dünyası ve çevrelerine bakış açılarını, annenin babanın çocuklarının hayalleriyle diyaloglarını, arkadaşlık ilişkilerini “futbol” başlığı altında sahici, samimi ve esprili bir üslupla anlatıyor. Futbolun bu kadar önemli oluşu, yazarın Cambridge doğumlu bir İngiliz ve iki erkek çocuk annesi olmasıyla ilintili olabilir. Altı kitaplık bu seride beş çocuklu futbolsever bir aileyle tanışıyoruz. Başroldeyse Down sendromlu Metin ve kız kardeşi Oktay var ve öyküler ailenin tek kız çocuğu Oktay’ın ağzından aktarılıyor.

 

Canım Ailem serisi bağlamında sorayım, farklı bir futbol anlatısı mümkün mü? Bu metinlerde futbol ve futbolcuların anlatıdaki işlevi nedir? Bir de bu kitapların yayın serüveninde hem yazar hem yayınevinin seri yayın tercihi üzerine ne düşünüyorsunuz? Bir kitabı serileştirmek nasıl bir süreç?         

Evet, mümkün diyeyim ve açayım. Bahsettiğim gibi benim için tüm “futbol”lu kitaplar içinde çok özel bir yeri var Futbolsever Aile/Canım Ailem serisinin. Sanırım hem çocuk gelişimi ve eğitimi uzmanlığıma hem de edebiyatçı yönüme hitap ettiği için bu seri benim için bu kadar özel.

Seride altı kitap var: Büyük Ziyaret, Maçın Adamı, Takım Sorunları, Yelkenler Fora, Sahada Köpek Var, Kardan Kaleci. Bir aile olsa ve evlendikleri gün futbola gidecek ve çocuklarının hepsinin ismini futbol ile ilgili koyacak kadar futbola düşkün olsa... Ama kitaplar aslında futbol dünyası içinde aile ilişkilerini, kardeşler arası iletişimi, down sendromlu bir çocuğun dünyasını ve diğer çocuklarla olan ilişkilerini, ötekini sevme ve güven duymayı anlatsa nasıl olur? diye sorulsa “Tabii ki tam aradığınız gibi bir seri var,” diyebilirim. İşte bu dizideki her bir kitabı okumanız için pek çok sebepten bir kısmı yukarıda saydıklarım. Hiç sıkılmadan ve merakla okuyacağınız bir dizi bu. Hem de öğretmenler ve aileler tarafından da “faydalı” sayılacak kitaplar arasında da yer alır rahatlıkla. “Faydalı” ama “didaktik” ve sıkıcı değil üstelik de. Bir yönüyle tam da top peşinde koşup da kitap okumayı sıkıcı bulan çocuklara da hitap edecek cinsten. Kitap ve edebiyata dair ön yargıları ters yüz edecek cinsten yani.

Futbolsever aile, tam bir takım gibi. Ailenin anne ve babası futbola o kadar tutkunlar ki evlendikleri gün bile maça gidiyorlar. Devre arasında baba, anneye, “Kaç çocuk istersin?” diye sorduğunda anne “Bir futbol takımı kuracak kadar,” diye cevap veriyor. O denli futbolseverler yani. En son Oktay doğduğunda, “Artık bir halı saha futbol takımı kurabiliriz!” diyorlar. Bebeklikten itibaren tuttukları takımın forması giydirilen çocuklar. Hayatlarının başlama düdüğünden itibaren futbolcu gibi yetiştiriliyorlar. Bebekler, emeklerken top sürmeye başlıyorlar. Hiçbir zaman çıngırak vb. oyuncaklarla oynamıyorlar, kocaman gerçek bir futbol topları oluyor. Anne, “yaramazlık ettiklerinde” onlara bağırmıyor; düdük çalıp sarı veya kırmızı kart gösteriyor. Ayrıca hakemle tartışmak da yasak, bilmem söylememe gerek var mı? Okulda “komik isimli kız” diye dalga geçilen Oktay’ın abilerinin isimleri; Rıdvan, Tanju, Rıza, Metin. Babanın idolü Metin Oktay. Oktay ile Metin bir takım gibi; birinin derdi olduğunda o ikisinin de derdi oluyor. Metin’i, mahallenin en iyi kalecisi, Oktay’ın sinirlerini yatıştırabilen olgun bir kardeş ve neşeli bir arkadaş olarak tanıyoruz yani Down sendromlu olması hiçbir “ama…” cümlesi kurdurtmuyor bize. Bu yönüyle de benzerleri arasında öne çıkarılmayı hak ediyor.

İsimler dikkatinizi çekmiştir. Kitaplar İngilizceden çeviri ama isimler neden Türkçe diye soru gelebilir akla. Editörlük biraz da kültürel anlaşılırlığı sağlamakta yatıyor özellikle çeviri kitaplarda. Futbolla bu kadar iç içe olan ve bütün çerçeve hikâyenin ancak futbolla ilişkileri göz ardı etmeden kurulabileceği bir seriydi Futbolsever Aile. Smiley, itinayla İngiltere için bu kurguyu sağlam bir şekilde örmüştü. Eğer biz de aynı titizlikle yaklaşmazsak espri kaybolurdu. Dolayısıyla yayın kurulu olarak böyle bir karar verdik. Futbol bağlantısını bizler de yazar gibi titizlikle örebilmeliydik ki okurlar için hem kitap değerinden hiçbir şey kaybetmemiş olsun hem de kültürel uyum sağlanmış olsun. Bunu da çevrildiği yıllar itibariyle çok iyi yapabildiğimizi düşünüyorum. Yani bu isimler o dönemlerde hâlâ revaçta olan isimlerdi. Ayrıca tek bir takımdan değil farklı takımlardan isimler olsun ki centilmenlik bozulmasın istedik. Baba için idol olabilecek kişi de futbol tarihinden bir isim olmalıydı. İsimleri araştırırken futbolcunun adı ve soyadının, erkek ve kız çocukların ismine en iyi uyumlanabilecek olanı bulabilmek önemliydi. Evet, dersimize iyi çalıştık. Futbol tarihi karıştırdık, araştırmalar yaptık, isimleri ölçtük biçtik tarttık değerlendirdik. En sonunda ekipçe en içimize sinenlerde karar kıldık. Metin ve Oktay’ın isim annesi olduğum için mutluyum. Tabii sadece çocukların isimleri değildi çalıştıklarımız. Sonuçta bu bir seri ve her kitapta başka başka isimler vardı. Metin’in en sevdiği kaleci Rüştü mesela. Ayrıca her kitapta bir şekilde futbolla ilişkili olaylar yaşanıyor ama sadece futbolla ilişkili değil yaşanan olaylar. Kardeşler ve arkadaşlar arası anlaşmazlıklar, huysuzluklar ve çözüm yolları, aile dayanışması, yardımseverlik, hoşgörü, iyilik, farklılıklara saygı, sorumluluk, cesaret, öz saygı, öz güven vb. pek çok değer yer buluyor kendisine bu dizide.

Ayrıca çevirmen kalitesinin ehemmiyetine de değinmeden geçemeyeceğim bu bahiste. Egemen Demircioğlu, İngilizce ve Fransızca’da çok sayıda (tam sayıyı hatırlayamıyorum) çocuk kitabı çevirmiş müthiş bir çevirmen bence. Yanlış hatırlamıyorsam yetişkinler için de çeviri yapıyor. Kokartlı profesyonel turist rehberliği ve İstanbul kültür sanat rehberliği var. Dile ve kültürlere hâkim oluşu, “çeviri tadı” olmayan çeviriler yapmasını sağlıyor. Yukarıda saydığım bazı kitapların çevirisi de kendisine ait tıpkı bu seri gibi. Özellikle bu seri için hep birlikte özenle çalıştığımızı hatırlıyorum bugün gibi. Ama hepsine değmişti. Sonuçta çıkan ürün hepimizi tatmin etmişti. Kitaplar basılıp elimize geldiğinde kahkahalarla gülerek okuduğumu hatırlıyorum. Kız ve erkek pek çok okurdan da güzel geri dönüşler olmuştu. Yorgunluğumuza ve çabalara değmişti yani.  

 

Sizce popüler kültürün bu yayıncılık tercihlerinde nasıl bir etkisi oldu? Çocuk yazını bağlamında futbol kitapları üretimi ve okur beklentisine dair gözlemleriniz nelerdir?

Çeviri kitap seçimlerinde tabii ki satış yayın politikaları etkili. Sonuçta çok istediğiniz kitapları basabilmek için talep gören ve satılan kitaplar da çıkarmanız şart ki çark dönebilsin. Yayıncılık böyle bir süreç. Hem hayalleriniz var; nitelikli ve kalıcı olanı basmak gibi hem de satması gerekenleri de denk getirmeniz gerekiyor. Bu bağlamda popüler kültür az çok etkiliyor tabii süreçleri. Fuarlarda futbollu ya da sporlu kitap var mı diye sorulara rastladığımı hatırlıyorum.

 

Çocuk okur için yazılmış bir edebi metinde futbol ve futbolcuların anlatıdaki işlevi sizce nedir?

Edebiyat, öncelikle dil zevki ve okuma sevgisi için önemli. Bu bağlamda gerçek “edebiyat” kalitesi yakalandıysa bir üründe her yaştan okur okuyabiliyor ve kendince bir lezzet alabiliyor. Ayrıca nitelikli edebiyat ürünleri bulunup yayınlanıyorsa kalıcı da oluyor. Futbol ve futbolcular, sizin de ilk soruda giriş yaptığınız değerleri es geçmemeli anlatıda. İyi insan olmak, örnek insan, rol model olmak önemli futbolcular açısından baktığımızda. Futbol açısından da rekabetçi yönüyle değil ya da günümüzde medyaya yansıyan yozlaşan yönleriyle değil de evrensel insani değerlerle örtüşen, çocuk okurun dünyasında olumlu kalıcı izler bırakabilmesi mühim.

 

Biyografik bilgi odağında düşündüğümüzde editörlüğünü yaptığınız metinlerin kurgusunda çocuk okur için kahramanların hangi özelliklerinin temsiline anlatıda öncelik veriliyor? Anlatım dilinde sizce hangi ölçüt daha belirgin, estetik kaygı mı? Eğlenceli bilgi mi?

Aslında bu sorunuza hepsinin dozunda ve dengeli olması önemli diyerek cevap vermek istiyorum. Estetik kaygı da önemli çocuk gelişimi açısından, anlatım dili yani dil zevki de eğlenceli bilgi de… Hepsi birlikte olabiliyorsa neden olmasın! Kahramanların temsili özelliklerine epeyce yer verdiğimi düşünüyorum yukarıda, tekrarlamış olmayayım.

 

Çocuk okura okuma kültürü kazandırma ve değerler eğitimi aktarımında futbol anlatıları nasıl bir rol üstleniyor? Erdem Yayınları olarak çocuk okurdan ne gibi tepkiler alıyorsunuz?

Çocuk okura okuma kültürü kazandırma ve değerler eğitimi aktarımında “futbol”u, “oyun” bağlamında düşünebiliriz. Oyun, çocuğun dili. Çocuğun en hayati işlerinden ve hayatı prova edebildiği bir unsur, deneyim aracı. Çocuk metinlerinde oyunları incelediğimizde ya hikâyeyi tamamlayan, çocuğa ait unsurlardan biri olarak çıkıyor karşımıza ya da metafor olarak. Edebiyatçıların kimi çocukluklarında oynadıkları oyunları hikâyelerine yansıtmış oluyor, bir nevi dolgu malzemesi oluyor çocuk oyunları. Kimi edebiyatçılar da oyunu bir metafor olarak kullanmış oluyor ve oyun üzerinden bütün hayatı, sosyal ilişkileri tanımlıyor. Hikâyenin kurgusu bir oyun etrafında şekillenebiliyor. Futbolsever Aile de olduğu gibi. Sophie Smiley’in Futbolsever Ailenin Maceraları-Canım Ailem Dizisi, futbol üzerinden bir çocuk metninin nasıl inşa edildiğini, futbola dair kavramların yazarın mesajıyla nasıl bütünlendiğini ve bunun okuyucu üzerinde etkisini gösteriyor bize. Erdem Yayınları olarak Türkçeye olumlu katkı, dil zevki ve okuma sevgisi kazandırmak önceliklerimiz arasında. Edebiyatı, estetiği ve çocuğa göreliği önemsiyoruz. Bu bağlamda hem çocuk okurdan hem de yetişkinlerden olumlu geri dönüşler alıyoruz. Zaten bu motivasyon olmasa her geçen gün birbirinden nitelikli ürünler çıkarmaya devam edebilmek günümüz şartlarında mümkün olmazdı sanırım.