Dosya

Bir Terapi Yöntemi Olarak Çocuk Kitapları: Korku Dükkânı Örneği

1988 yılında Türkiye Yazarlar Birliği’nce Çocuk Edebiyatı Ödülü’ne layık görülen Korku Dükkânı, Mevlana İdris tarafından kaleme alınmıştır.

1988 yılında Türkiye Yazarlar Birliği’nce Çocuk Edebiyatı Ödülü’ne layık görülen Korku Dükkânı, Mevlana İdris tarafından kaleme alınmıştır. Uçurtma Yayınları’nın Yalnız Tilki Serisi’nden çıkan eseri, Cenk resimlemiş[1] ve kapak tasarımını da Mevlana İdris ve Ali Fuat Saruhan, iç düzenlemesini ise Salih Pulcu/Hayat yapmıştır. Yalnız Tilki serisinin diğer kitapları olan ve yine duygular merkezli temaların ele alındığı Hayal Dükkânı, İyilik Dükkânı ve Sinir Dükkânı kitapları şu an Vakvak Yayınları’ndan okuruyla buluşmaya devam etmektedir. Bu çalışmada çocuk kitaplarının bir terapi yöntemi olabileceği iddia edilmektedir. Bu amaçla; önce sözü edilen eserin konusundan söz edilecek, devamında eserin bibliyoterapi ve grup terapi yöntemleri için uygun olduğu gösterilecektir. Son olarak, eserin çocuk okura ne gibi nitelikler kazandırabileceği alıntılar eşliğinde gösterilerek çalışma sonlandırılacaktır.

Mümkün olduğu kadar gerçek temeli olan korkuları, hayal ve mizah uzamında, bir çocukla konuşulabilir düzeyde ele alan eser; aslında tarihsel olarak da insanın her zaman ilgisini çeken bir duyguyu işlemiştir. Eserde her korkunun bir temeli olmakla birlikte, birebir o korkudan bahsedilmemektedir. İndirgenmiş ve korkulmaz hâliyle ve hatta gülümseten nitelikler taşıyan ifadeler ve çizimler kullanılmıştır. Bu da sanatın birer dalı olan edebiyatın ve resmin imkânları kullanılarak yapılmıştır. Korku Dükkânı’nda olabildiğince hafifletilmiş, mizah sosu ve çizimler eşliğinde verilmiş tam yüz kırk dört korku işlenmiştir. Her duyguya bir sayfada yer veren eserin bibliyoterapi diye anılan bir işlevi olduğunu da söylemek mümkündür.

Kitap vasıtasıyla terapi olarak bilinen bibliyoterapi; kişinin karşılaşabileceği sorunların üstesinden gelme becerisi geliştirmesi, kendisine ve çevresine dair daha olumlu bir yaklaşıma sahip olması ve duygusal bütünlüğünü koruması için kitap ve dergi gibi araçların iyileştirme amacıyla kullanılmasıdır (Kantarcıoğlu, 181). Bibliyoterapi klinik amaçlı kullanılabildiği gibi gelişimsel amaçlı da kullanılabilmektedir. Uzmanlar ve eğitimciler tarafından uygulanan gelişimsel bibliyoterapi, normal gelişim süreci içinde günlük yaşama dair sorunları önleyebilmeyi ya da bu sorunlarla etkili bir biçimde başa çıkmayı amaçlar. -Okul korkusu olan bir çocuğa, baş kahramanı okula gitmekten korkmuş ve sonra da bu korkunun üstesinden gelebilmişmiş bir hikâye sunmak gibi- Böylece hikâyeyi gören çocuğun, yaşadığı yoğun korku duygusundan uzaklaşıp iç-görü kazanması ya da hikâyedeki kahraman ile özdeşim kurarak kendi korkularından arınabilmesi sağlanmaktadır. Bu yöntem, çocuğun her zaman başka çıkış yollarının olabileceği fikrine inanmasına, etrafındakilerle alternatif iletişim biçimleri geliştirmesine yardımcı olmaktadır (Öner, 140-41). Bütün bunlar çocuğu düşünmeye sevk etme, kendi kendine  problemlerini çözme yeteneği edinme ve bulduğu her çözümle beraber özgüveninin artması gibi olumlu sonuçları beraberinde getirmeye müsaittir.

Yukarıda da belirtildiği gibi çocukların akranlarıyla özdeşim kurması vasıtasıyla problemin “küçültülmesi” farkında olarak yahut olmadan pek çok ebeveynin tercih ettiği bir yöntem olarak düşünülebilir. Benzer biçimde, genellikle toplumsal öğretiler sonucu geliştirilen, hissedilen duygunun kendisinden korkmak - korkmaktan korkmak gibi- davranış biçimleri de mevcuttur. Örnek verilecek olursa, Türk toplumunda “erkek adam korkmaz, ağlamaz” gibi ifadelerle, bu gibi duygulanımların ayıp olarak değerlendirilmesi, bu duygu hâllerinden utanılmasına ve yanlış öğrenmeye sebep olmaktadır. Utanmak ve korkmak birbirinden farklı duygu hâlleridir ve birbirine karıştırılması beraberinde çözümsüzlük getirir. Korkmak her insanın hissedebileceği sıradan bir duygudur. Korku Dükkânı’nın belki en kıymetli özelliği; korku duygusunu sıradanlaştırmasıdır. Bir ya da iki cümleyle korkuyu “haykırmak” ve resim vasıtasıyla da bunu mizaha bulamak çocuk okuyucuya bir çeşit yüzleşme fırsatı vermektedir. Adı ne olursa olsun bir problemin çözülebilir olması için önce somutlanması yani dile getirilmesi gerekmektedir. Söze dökülmüş bir problem artık kabul edilmiştir ve danışan yüzleşmeye dolayısıyla mücadele edip, üstesinden gelmeye hazırdır. Büyük ya da küçük çaplı tedavi süreçlerinin her ikisi için de aşılması gereken ilk ve en önemli aşama; problemin adını koymak ve ifade etmekten korkmamaktır. Bu sebeple hissedilen duygudan utanç duymak, problemin aşılmasını yani onunla yüzleşmeyi geciktirecektir. Bu noktada bu iki duyguyu ayırmak önem arz etmektedir.

Sözler ve çizimler vasıtasıyla somutlamalar yaparak ve paylaşma davranış biçimini defalarca tekrarlayarak korku duygusunu dile getirmenin ayıp olmadığını gösteren eser, aslında grup terapi seminerlerini de andırmaktadır. Kitap incelendiğinde bu kolayca fark edilmektedir. Kitabın ilk resminin ve ilk korku paylaşımının bir “yetişkin” olan yazarın kendi korkusu olduğu, böylece “çocuk” olarak resmedilen diğer çizgi karakterleri teşvik ettiği düşünülebilir: “Çocuklar Büyürse: Bütün çocuklar büyüdüğü ve dünyada hiç çocuk kalmadığı gün ne olacak?” (İdris, 1). Yazarın bu ifadesi, aynı zamanda, “Sen küçüksün!” uyarılarıyla büyümeye özlem duymasına ya da büyük olmayı merak etmesine sebep olunan çocuğun kendi mevcudiyetinden memnuniyet duymasına teşvik olarak da değerlendirilebilir. Kitabın son sayfasında da yine “yetişkin” yazarın bir başka paylaşımı görülmektedir: “Hayatta hiçbir korkunuzun olmamasını diliyorum. Ama korkunuz varsa bu sayfaya kurşun kalemle yazıp, sonra da silerek onları yok edebilirsiniz” teşvik ifadesi daire oluşturulacak şekilde yazılarak; kitap boyunca korkusunu haykırmaya hazırlanan “okur çocuktan” da var olan korku ya da korkularını haykırması istenmiş ve korkularından kurtulmasının da hiç de o kadar zor olmadığı ifade edilmiştir. Eserdeki sadece bu başlangıç ve bitiş bile grup terapi benzetmesini doğrular niteliktedir. Kitabın bu özelliği, çocukların korku duygusunu tanımasına ve onunla baş etmeyi grup hâlinde öğrenmesine de imkân vermektedir. Okul öncesi grubu çocukları için kitaptan seçilecek olan uygun ifadelerle bir oyun kurulması düşünülebilecekken okuma yazma bilen çocuklar için de okuma etkinliği şeklinde tasarlanacak bir grup çalışması düşünülebilir.[2] Çocukların birbirinden kuvvet almasını sağlayan ve aynı zamanda kişiliklerini besleme potansiyeli yüksek olan bu etkinliklerde, dile getirilen korkuları müzakere etmek, onlara mantıklı çözümler sunmak, eğlenceli bir tedavi ortamı oluşmasına ve çocukların zihninde bir davranış modeli olarak kalmaya müsaittir.

Son olarak, kitapta salt korku duygusunu değil hayatın kendisini de bulmak mümkündür. Ayrıca kitabın dünyada olup bitenlerden haberdar, yeryüzündeki değişimleri bilen, farkındalığı yüksek, merhamet duyguları gelişmiş, deyimler ve atasözlerinden haberdar bir çocuğa seslenecek şekilde ya da kitabı bitiren çocuğu bu  niteliklerle donatacak şekilde yazıldığı görülmektedir. Beraberinde sadece bir çocuğun kurabileceği olmaz bağlantılar ve düşünceleri içeren, gülümseten korkulara da yer verilmiştir.

Aşağıda sırasıyla paylaşılan “Dünya”, “Kış”, “Duran Saat” ve “Ölüm Haberi” başlıklı korkular vasıtasıyla; coğrafi bilgiler, dünyanın dönüşü sonucu neler olduğu bilgisi, yoksullara ve açlara dair farkındalık, merhamet duygusu ve zamanı saatle yönetebilme bilgisi verilmiş ya da hatırlanması sağlanmıştır ki bütün bunlar hayatın kendisidir. Bu bilgiler, aynı zamanda çocuğun dikkatini çekecek ve merak duygusunu besleyecek nitelikte olup kitabın takibini kolaylaştırmaktadır. Eserde serim, düğüm, çözüm gibi unsurların yokluğunda, seçilen korku teması merak duygusunu besleyecek şekilde ve çizimler eşliğinde anlatılmış, böylece okuyucunun takibi kolaylaştırılmıştır.

“Dünya: Bir gün dünyanın dönmesi sona erecek diye korkuyorum. Çünkü o zaman mevsimler ve zaman hep aynı kalacak. Bu da çok sıkıcı bir şey” (2).

“Kış: Kış gelince yoksullar ve kuşlar açlıktan ölecek diye korkuyor ve üzülüyorum” (10).

“Duran Saat: Saatim duracak ve bunun farkında olmadan yaşayacağım diye korkuyorum” (13).   

“Ölüm Haberi: Çok sevdiğim bir insanın birdenbire ölüm haberini almaktan korkuyorum. Ama her ölüm haberi birdenbire olacağı için yapacak fazla bir şey yok. Doğar ve ölürüz” (24).

Denize Düşmek, Samanlıkta ve Bir Berber Bir Berbere başlıklarıyla da deyimler ve atasözleri bilgisi üzerinden bir mizah kurulmuş, böylece çocuk okuyucuya bir hatırlama ya da öğrenme fırsatı sunulmuştur.

“Denize Düşmek: Vapurla denizde dolaşırken denize düşmek korkarım. Çünkü yılana sarılmak gibi bir sonuç hiç hoşuma gitmiyor” (34).

“Samanlıkta: Samanlıkta iğnemi kaybetmekten korkuyorum. Çünkü ben o iğneyle kuyu kazmayı düşünüyordum” (35).

“Bir Berber Bir Berbere: Tıraş olmak için girdiğim bir berberin bana ‘bir berber bir berbere gel beraber bir berber dükkânı açalım cümlesini söylemezsen seni tıraş etmem’ demesinden korkuyorum” (95).

“Korku Korkusu”, “Eksik Kitap”, “Böğürtlen”, “Canavarlar”, “Kedi Gözü” ve “Bit” başlıklı korkularla da gülümseten, kaygıya daha yakın ve daha basit korkulara yer verilmiştir. Bu tür korkular eserde sayıca çoktur ve korku hissinin sıradanlaştırılması fikrine hizmet etmektedir. Bizce sıradanlık hissini veren ve eserdeki tema düşünüldüğünde eserin derdini de en yalın haliyle anlatan paylaşım da “Korku Korkusu”dur. Yukarıda ifade edilen korkma hissinin kendisinden korkma durumunu eserin dert ettiği de böylece görülmektedir.

“Korku Korkusu: Korkularımla alay edilmesinden korkuyorum” (102).

“Eksik Kitap: Okuduğum güzel bir kitabın en heyecanlı yerine gelmişken sayfanın o kısmının yırtılmış olmasından korkuyorum” (19).

“Böğürtlen: Böğürtlen toplarken elime örümcek ağı takılmasından korkuyorum” (91).

“Canavarlar: Canavarlar ve öcülerden korkuyorum. (ama hiç görmedim)” (116).

“Kedi Gözü: Karanlıkta birdenbire karşıma çıkan kedi gözünden korkuyorum” (120).

“Bit: Hiç olmadı ama bitlenmekten korkuyorum” (130).

Bu çalışmada Korku Dükkanı adlı eser tanıtılmıştır. Kitabın korku temasını ele aldığı, mizah unsuru ve resimler eşliğinde sunulduğu amacının da çocuk okurun korku duygusuyla mümkün olduğunca doğal ve sağlıklı bir iletişim kurması olduğu gösterilmiştir. Eserin özelliklerinin bibliyoterapi ve grup terapi gibi yöntemlere uygun olduğu gösterilerek, çocuk kitaplarının terapi yöntemi olarak kullanılabileceği ispat edilmiştir. Son olarak arttırılması mümkün örnekler eşliğinde, eserin çocuk okuyucudan beklediği ya da ona vadettiği özellikler gösterilmiştir. Bütün bunlara ek olarak; eserin korkmayan bir çocuğa da, rahat ve eğlenceli bir şekilde, bu tür korku alanlarının varlığından kendiliğinden haberdar olmasını ve bu duygulanımın “normal” olduğuna inanmasını sağlayacağını söylemek mümkündür. Dahası eser, korku duygusuyla baş edebilmenin yöntemleri olduğunu; bu duyguyla mizahla yüzleşilebileceğini, hatta onun resminin çizilebileceğini ve sonra silinerek yok edilebileceğini göstermektedir.

 

Kaynakça

İdris, Mevlana. Korku Dükkânı. İstanbul: Uçurtma Yayınları, 2001.

Kantarcıoğlu, Selçuk. Orta Dereceli Okul Öğretmenleri İçin Rehberlik. İstanbul: Milli Egitim Yayınları, 1998.    

Öner, Uğur. “Bibliyoterapi”, Journal of Arts and Sciences 7 (Mayıs 2007): 133-150.


[1] Soyadını paylaşmak istemiyor.

[2] Yukarıda adları verilen Yalnız Tilki serisindeki bütün kitaplar, bu etkinlikler için uygundur.