Dosya

Bir Gerçekçi Masal: Vejetaryen Külkedisi

Toplumsal cinsiyet (gender) terimsel olarak psikolojik, davranışsal, sosyal ve kültürel etkenlerle oluşan erkek ve kadın kimliğidir. Kabataslak olarak tanımlanmış olan toplumsal cinsiyet kavramının pek çok parametresi mevcuttur.

Toplumsal cinsiyet (gender) terimsel olarak psikolojik, davranışsal, sosyal ve kültürel etkenlerle oluşan erkek ve kadın kimliğidir. Kabataslak olarak tanımlanmış olan toplumsal cinsiyet kavramının pek çok parametresi mevcuttur. Bu parametreler cinsel kimlik, cinsiyet önyargıları, cinsiyet ayrımcılığı ve cinsiyet rolleridir (Vatandaş, 31). Bu bağlamda Nunila Lopez’in yazdığı, Myriam Cameros’un resimlediği Vejetaryen Külkedisi, çocuklara sıkça anlatılan ve toplumun çizmiş olduğu cinsiyet rollerini okura işleyen masalları toplumsal cinsiyet bağlamında ironik bir şekilde eleştirir. Anlatıcılar kendi ifadeleri ile anlatının “büyüklere gerçekçi bir masal” olduğunu söyler. Ayrıca anlatı ergenlik dönemindeki çocukların da kendilerine biçilen rollere eleştirel bir şekilde bakmalarını sağlayacak niteliğe sahiptir.

Anlatı, bilinen Külkedisi masalı gibi başlar fakat sonrası tahmin edildiği gibi devam etmez. Vejetaryen olmasına rağmen prense her gün keklik pişirmesi gereken, bütün gün ayaklarını sıkan camdan ayakkabılarını giymek zorunda olan bir Külkedisi karşımızdadır. Külkedisi bu durumdan rahatsızdır fakat çevresindekiler prensten daha iyisini bulamayacağını, ayakkabılarından şikâyet etmemesi gerektiğini söyler. Sadece içlerinden biri Külkedisinin aslında kim olduğunu hatırlatır: “Ama sen vejetaryen değil miydin? Hem yalınayak yürümek hoşuna gitmez miydi senin?”. Bu sözler Külkedisini kendine getirir. Kendisini kurtarabilecek tek kişi yine kendisidir. Külkedisi “Yeter,” diye bağırır ve Yeter Perisi -tombul, kıllı ve esmerdir- belirir. Yeter perisinin gelişi Külkedisinin şu ana kadar başına gelen her şey için ağlamasına neden olur ve sonunda Külkedisi kendisini hiç olmadığı kadar iyi hisseder. İlk olarak prensi terk eder, sonra ayakkabıları ve sonra da keklikleri. Yalnız kalınca fiziksel özelliklerinin aslında hiç önemi olmadığını anlar. Kendisine güvenmeyi ve vakit ayırmayı öğrenir. Bu süreç içerisinde kendisi gibi olan başkalarıyla da karşılaşır. Bunlar da kendilerine biçilen rollerden kurtulan diğer masal kahramanlarıdır.

Anlatı ve toplumsal cinsiyet kavramı bir arada değerlendirilecek olursa toplumsal cinsiyet parametrelerinden olan cinsiyet önyargıları ve cinsiyet rolleri anlatıda çokça karşımıza çıkmaktadır. Celalettin Vatandaş’ın yapmış olduğu bir çalışmada cinsiyet önyargıları “iki cinsin birbirinden hangi bakımdan ayrıldıklarına; hangi davranış, görünüş ve kişiliğin kadınlara ve erkeklere özgü olduğuna, insanların cinsleri arasında hangi farklılıkların bulunması gerektiğine ve erkek ve kadınların nasıl davranmaları gerektiğine ilişkin inançlarını ifade eder,” (33) şeklinde tanımlamıştır. Anlatıda Külkedisinin kendisini kurtarabilecek tek kişinin prens olduğunu düşünerek onunla evlenmesi bu tanımlamayı destekler niteliktedir. Bir kadını kurtarabilecek olan erkektir, kadın erkeğe muhtaçtır ve bu yüzden bir erkekle olmalıdır/evlenmelidir. Külkedisi içerisinde bulunduğu durumdan şikâyet edince çevresindekilerin şikâyet etmemesini telkin etmesi ise cinsiyetin nasıl davranması gerektiğine yapılan bir atıf olarak değerlendirilebilir. Bir diğer parametre olan cinsiyet rolünün terim anlamı; bireyin, belirli bir kültürde kadınlığı ve erkekliği tanımlayan davranış örüntüleri, kişilik özellikleri ve tutumlar uyarınca davranmasıdır. Genel rol teorisine göre bu roller öğrenilir, toplumsallaşır ve içselleştirilir (34). Bu bağlamda anlatı göz önünde bulundurulursa Külkedisinin, prensi kendisinin kurtarıcısı olarak görmesi, vejetaryen olmasına rağmen sırf prens seviyor diye prense her gün keklik pişiriyor olması, camdan ayakkabılarını bütün gün giymesi kadınlara biçilen rolü öğrenip içselleştirdiği içindir. Prensin Külkedisinden kendisine keklik pişirmesini beklemesi, yaptığı yemeği beğenmeyince Külkedisine eleştiriler savurması da erkeklere biçilen rollerin prens nezdinde öğrenilip içselleştirildiğinin göstergeleridir.

Toplumsal cinsiyet gibi bir kavramın ortaya çıkması hiç şüphesiz ki kaçınılmazdı. Kadın ve erkek arasındaki iş bölümünün belirlenmesine duyulan ihtiyaç üzerine erkeğe ve kadına biçilen roller önce öğrenildi, daha sonra artık toplumsallaşmaya başladı ve herkes tarafından içselleştirildi (34). İlk aşamada kadına ve erkeğe biçilen bu roller onlar için toplum içerisinde kabul görmelerini sağlasa da değişen ve gelişen toplumlar nezdinde artık kendilerinin kim olduklarını tanımalarına engel olmaya başlamıştır. Kişilerin kendilerine dair iç görüleri, özsaygıları, özgüvenleri gibi etmenler kendilerine biçilen roller içerisinde kaybolup yok olmaya doğru evrildi. Bu konuda oluşturulan tanımlar ve anlatılar farkındalığı artırma ve kişinin kendi kişiliğinin farkına varması açısından oldukça önemli olmaya başladı. Vejetaryen Külkedisi bu farkındalığı artırmaya yönelik ironik eleştiriler sunmaktadır. Yeter perisinin sanılanın aksine kıllı, tombul ve esmer olması cinsiyet önyargılarını kırmaya güzel bir örnektir. Bunun devamında Külkedisinin kendisinin farkına varması ise toplumun kadınlara biçtiği rolle birlikte o role girmeye çabalaması sonucu kaybetmiş olduğu özsaygısını ve özgüvenini yeniden kazanması açısından anlamlı bir adımdır.

Anlatı alışılagelmiş masallardan yola çıkarak toplumsal cinsiyet kavramına eleştirel bakış açısı getirmiş, sadece “büyük” okuyucu için değil, aynı zamanda ergenlik dönemi okuyucusu için de gerçekçi bir masal konumuna gelmiştir. Küçük yaştan itibaren kendisine biçilen bu rolü masallarla öğrenen genç okuyucu bu anlatıyla konu hakkındaki özfarkındalığını ve özsaygınlığını artırmış olacaktır. Anlatının sonunda anlatıcıların anlatının nasıl oluştuğunu okuyucu ile paylaşması ve anlatıcılarında bu yollardan geçerek kendilerini bulmaları masalın gerçekliğini artırmaktadır.

 

Kaynakça

Lopez, Nunila ve Cameros, Myriam. Vejetaryen Külkedisi. Ankara: NotaBene Yayınları, 2015.

Vatandaş, Celalettin. “Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet Rollerinin Algılanışı.” Sosyoloji Konferansları. İstanbul:

İstanbul Üniversitesi, 2011.