Soruşturma

"Çizgi roman doğrudan gözden kalbe ulaşabildiği için bu aşk genellikle çocuklukta başlar."

Bugün bu hikâye anlatma biçiminin seçkin ve pahalı bir zevk olma seçeneği ile ucuz ve sanattan çok seri üretime yakın bir iş olma seçeneği arasında bir gerilim var sanki. Benim çizgi roman ütopyam...

Sıradan bir okur çizgi bant, karikatür bant, resimli roman, çizgi roman, mangayı kendi türsel dinamikleri içerisinde nasıl ayırt edebilir? Türler arasındaki muğlak sınırları siz nasıl tanımlar, okursunuz?

Eğer gerçekten çizgi romanın kök-enlerini mağara resimlerine, Bayeux halısına, minyatürlere götürmek mümkünse onun insanlığın en eski hikâye anlatma yollarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda diğer sözlü-yazılı-görsel hikâye anlatma yolları gibi çizgi roman da çeşitlenecek bahsettiğiniz türler ortaya çıkacaktır. Aslında çizgi roman kodlarını alıcısına anında açan bir mecra. Yani okurun yapması gereken ilk bakışı atmak. Sonrası kendiliğinden sökün edecektir zaten. Çizgi roman doğrudan gözden kalbe ulaşabildiği için bu aşk genellikle çocuklukta başlar. Kahramanlarınızı seçer ve bağlanırsınız (bu kahraman sadece çizgi roman karakteri değil çizginin hatta çizerin kendisidir aynı zamanda). Bugün bu hikâye anlatma biçiminin seçkin ve pahalı bir zevk olma seçeneği ile ucuz ve sanattan çok seri üretime yakın bir iş olma seçeneği arasında bir gerilim var sanki. Benim çizgi roman ütopyam, bu gerilimin alıcı ve sanatçı lehine en verimli şekilde çözülebilmesi. Farklı türler arasında gezinmeyi, çizerlerin yeni hikâyeler anlatmak için çizginin dilini nasıl yeni ve yaratıcı bir şekilde kullandıklarını keşfetmeyi seviyorum. Çizgi bantlar için bir parantez açabilirim: Çizgi bantların minimalist bir çizgi diliyle üç beş kareye bir evren sığdırmalarına bu mikro evrenin kendi içine doğru sınırsızca büyüyüp genişleme ihtimali taşımasına bayılıyorum. Paul Krishner’den The Bus, Charles M. Schulz’dan Peanuts, Bill Watterson’dan Calvin ve Hobbes, Piyale Madra’dan Piknik, Hasan Kaçan’dan Eşşek Herif… Bunları hiç sıkılmadan ömür boyu okuyabilirim. 

 

Üst kültür-alt kültür, popüler-estetik karşıtlığında çizgi romanın alımlanışı okur ve eleştirmenler özelinde sizce tarihsel olarak nasıl konumlanır? Çizgi roman edebiyatı ve estetiğinden söz edilebilir mi?

Tanpınar’ın bir cümlesini hatırlıyorum, mealen şöyleydi: Resimli roman mı ne barbarlık! Ama bu cümleye bakıp çizgi romanı sanattan saymayanların sadece entelektüeller olduğunu düşünmemek lazım. Scott McCloud’dan bir anekdot: Büyük usta Will Eisner altmışlarda bir toplantıda çizgi dünyasının kıdemli üstatlarından birine yanaşıyor ve lafı çizgi romanın sanat oluşuna getiriyor. İhtiyar üstat elindeki bastonu yere vurup şöyle diyor, “Saçmalama evlat! Biz sanatçı falan değiliz. Bizler vodvilciyiz bunu sakın aklından çıkarma.”

Tabii aynı zamanda grafik roman kavramının mucidi olan Eisner gibiler sayesinde köprünün altından çok sular aktı. Bugün artık çizgi romanın bir sanat, çizerin de bir sanatçı olduğunu rahatça söyleyebiliyorsunuz. Çizgi romanlar akademinin radarına gireli de hayli oldu. Çizgi romanı edebiyat, sinema gibi diğer sanatlarla sıkı alışveriş içinde olan bağımsız bir sanat olarak tanımlamak daha doğru geliyor bana.  

 

Çizgi roman ve manga okurluğunun uluslararası alanda kazandığı ivme son zamanlarda dikkat çekiyor. Tarihsel olarak ülkemizde de zaman zaman tür popüler olmuş. Yeniden yazım ve adaptasyonlar odağında çizgi romanların bir dönem bir kültürel aktarım aracı işlevi yüklendiğini ve milliyetçi bir çıkış yakaladığını iddia etmek dahi mümkün. Yerli ve milli çizgi roman denemeleri var. Estetik yönü, aksiyonu, özgün/taklit çizgisi ya da birçok şey konuşulabilir ama sizce bize özgü bir çizgi roman mümkün mü? Çocuk Yazını okurları için yerli çizgi roman tarihinden okurluk repertuarınızda yer edenlerden hangilerini anmak istersiniz? Belki çizerlerden de söz edebilirsiniz.

Batı’daki gibi sürekliliği ve garantisi olan bir endüstri olamasa da bize özgü bir çizgi romanın farklı mecralarda gelişip kabul gördüğünü söyleyebiliriz. Yetmişli yıllarda albüm dergi şeklinde basılmış Turhan Selçuk’un Abdülcanbazlarını incelediğinizde okur mektupları bu çizgi romanın nasıl sevilip benimsendiğine dair bir fikir verecektir. Aynı şekilde Tarkan, Karaoğlan örneklerinden bahsedilebilir. Yakın zamanlardan da genç çizerlerin elinden çıkmış iki örnek verebilirim: Yıldıray Çınar’ın Karabasan’ı fantastik tabanlı yerli bir süper kahraman olarak gayet başarılıydı. Daha da yakın tarihli Devrim Kunter’in Seyfettin Efendi serisiyse bize has bir gizem korku fantastik çizgi roman serisi olarak kendini gösterdi. Burada ismi anılacak o kadar çok usta var ki! Mesela Tengiz’de tarihi macera çizgisiyle bilim kurguyu harmanlayan Şahap Ayhan; yeni kaybettiğimiz Talat Güreli ve Şafak Tavkul (ah Talat Güreli’nin Hızır Bey’inin doksanlardaki renkli maceraları toparlanıp basılsa ya!). Bir de kendisine uzun ve sağlıklı ömürler dilediğimiz yaşayan bir usta Hikmet Yamansavaşçılar’ın Karabala’sı kesinlikle zikredilmeli. Uzun bir aradan sonra Karabala’yla çizgi romana dönen Yamansavaşçılar, tarihi macera çizgisini daha fantastik bir boyuta taşıyarak güncelledi ve tarihi macera çizgi romanlarının bize özgü bir damar olarak nasıl işlenebileceğini gösterdi.  

 

Okurluk ediminde gündelik hayattan kaçış, bir sığınma alanı olarak değil de güç ve iktidar ilişkisi bağlamında politik bir alanda hesaplaşmaların temsili gibi farklı okuma pratiklerine açılabilecek çizgi romanlardan söz edebilir miyiz? Alternatif bir direniş olarak da türü yorumlamak mümkün mü?

Çizgi roman doğrudan ya da dolaylı olarak her hâlükârda aynı zamanda politik göstergelerin cirit attığı bir alan. İkinci Dünya Savaşı’nda Kaptan Amerika, Hitler’e yumruk atarken de Süpermen aslında uzaylı bir mülteci olarak gerçek bir Amerikan vatandaşına dönüşürken de bu böyle. Ariel Dorfman ve Armand Mattelart’ın Vakvak Amca Nasıl Okunmalı kitabını bir kez daha okumalı. Çizgi romanın politik anlamda farklı uçları temsil edebileceğinin en güzel örneklerinden biri Herge’nin Tenten’idir herhalde. İlk iki albümünde pervasızca sergilediği faşist ve ırkçı tutumundan zamanla kurtulan Herge, kendi çizgisini her anlamda bambaşka bir noktaya taşıyacaktır. Elbette bugün politik çizgi roman deyince bir çeşit bağımsız gazetecilik eseri sayılabilecek Sacco’nun Filistin’i, Fabien Toulme’nin Hakim’in Yolculuğu gibi çok değerli işi de hatırlamak gerekiyor.

 

Türk ve dünya klasiklerinin çizgi romana uyarlandığı bir akım da mevcut. Estetik özerklik ve çizgi roman estetiği özelinde bu örnekler nasıl değerlendirilebilir?

Yetmişli yıllarda Milliyet Çocuk Dergisi, edebiyat klasiklerinin çizgi roman uyarlamalarını vermeye başladığında bir tartışma yaşanmıştı. Benzer bir tartışma iki binlerin başlarında da olmuştu. Uyarlamalar elbette olacak. Bunların içlerinde çizgi yorumu ve kalitesiyle kimileri öne çıkacak. Ama bir çizgi roman okuru olarak doğrudan uyarlamadan ziyade edebi metinlerle özgün diyaloglara giren çizgi romanları daha çok seviyorum. Örnek olarak da Şekip Davaz’ın Kedo’sunu verebilirim. Şekip Davaz, Grimm masallarını belki postmodern de denebilecek son derece özgün bir şekilde değerlendirmişti.  

 

Çocuk edebiyatı gibi yetişkin ve çocuk okuru bir araya getiren bir okuma kültürü manga ve çizgi roman okurluğu dolayımıyla da tesis edilebilir mi?

Neden olmasın. Çizgi roman her yaştan okuru cezbedebilecek bir sanat. Öncelikle bazı yetişkinlerin çizgi romanın sadece çocuklara yönelik olduğu yanılgısını terk etmesi gerekiyor. Gerçi bu yanılgı tersinden de işliyor; kimileri de çizgi romanların sadece yetişkin işi olduğunu düşünüyor.

Çizgi roman okur yazarlığını düşünmeliyiz. Evet, bütün çizgi romanlar çocuklara hitap etmiyor olabilir fakat sadece çocukların ya da çocuklarla yetişkinlerin birlikte okuyabilecekleri çizgi romanlar da var ve bunların sayısı artmalı. Ebeveynler, topyekûn ret yerine çizgi romanlara aşina olmalı ve gerekirse seçimler birlikte yapılmalı ya da çocuk okurlar seçim yaparken yetişkinler de onları yönlendirebilecek yetkinlikte olmalı.

 

Son olarak Çocuk Yazını’nın bu dosyasında sorduğu temel soruyu size yöneltelim, çizgi roman, manga ve animeler çocuk edebiyatının nesi olur? Çocuğa göre çizgi roman ve manga örneklerinden de bahsetmek ister misiniz?

Çocukluğu boyunca çocuk dergilerinden çizgi roman okumuş ve çizgi roman görgüsünü büyük ölçüde bu okumalarıyla başlatmış bir okur olarak diyebilirim ki çizgi romanları tıpkı diğer türler gibi çocuk edebiyatı türlerinden biri saymalıyız. Nasıl ki çocuklar için bilim kurgu, fantastik, şiirden bahsedebiliyorsak çocuklar için çizgi romandan da gönül rahatlığıyla bahsetmeliyiz.

Aslında çocuk dergilerinde kalmış keşfedilmeyi bekleyen doğrudan çocuklar için yapılmış çizgi romanlarımız var. Orhan Boran ve Altan Erbulak’ın Yuki’si, Mıstık (Mustafa Eremektar’ın) Uzay Çocukları ve Bizim Ali’si benim bildiklerim. Ama daha yenilerden ilkokul ve ortaokul seviyesinde şunları önerebilirim: Kim Korkar Hain Tilkiden, Benjamin Renner; Yakari, Job-Derib… Daha üst yaşlar için manga olarak Yalınayak Gen serisi ve Raina Teilgemeier’in otobiyografik çizgi romanları.