Dosya

Klasik Romans ve Masal Anlatılarının Dışında Kalan Bir Kadın Kahraman: Uçan Doktor İnci

Julia Donaldson’ın yazdığı, Axel Scheffler’ın resimlediği serinin ilk kitabı Zogi, anaokuluna yeni başlayan, yaşıtlarına göre daha iri ve zeki bir yavru ejderhanın, altın yıldız kazanma mücadelesini  konu edinir.

Julia Donaldson’ın yazdığı, Axel Scheffler’ın resimlediği serinin ilk kitabı Zogi, anaokuluna yeni başlayan, yaşıtlarına göre daha iri ve zeki bir yavru ejderhanın, altın yıldız kazanma mücadelesini konu edinir. Öğrencilerden beklenen uçmayı, kükremeyi, alev püskürtmeyi, prenses kaçırmayı ve savaşmayı öğrenmeleridir. Bu öğrenim sürecinde anlatının kadın kahramanı Prenses İnci, Zogi’nin yanında olur ve geçirdiği ufak kazalarda onu tedavi ederek öğrenimine pes etmeden devam etmesini sağlar. Bu sırada klasik romans türünde olduğu gibi beyaz atlı bir şövalye Prenses İnci’yi kurtarmak için çıkagelir. Ancak İnci kurtarılmayı bekleyen, toplumun biçtiği cinsiyetçi rolü kabullenmiş bir prenses değildir. Aksine hem kurtarıcısını hem de Zogi’yi dönüştüren, doktor kimliğiyle de onu kurtarma rolünü sahiplenen bir kadın kahramandır. Anlatının sonunda da Zogi’nin ambulans olmayı teklif etmesiyle bu üçlü, “uçan doktorlar” unvanı alarak gökyüzünde kaybolur. Böylelikle Zogi, serinin ikinci kitabı olan Zogi ve Uçan Doktorlar’ın hikâyesine göz kırparak son bulur.

Bu yazıda ise her iki anlatının da ana kahramanı olan İnci karakteri, anlatının yeniden biçimlendirdiği prenseslik kimliği ve İnci’nin erkek karakterlerle kurduğu klasik masal ya da romans kalıplarından ayrışan ilişkisiyle toplumsal cinsiyet söylemi bağlamında incelenecektir.

Gustav Hans’a göre,

kültürel ürünler toplumdaki basmakalıp düşünceleri pekiştirirken kadın ve erkeğin toplumsal rollerini de yeniden üretir. Çocukların masal karakterleriyle özdeşleşmeleri de bu sürecin tekrar edilmesine sebep olur. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet birbirinden farklıdır. Cinsiyet kadın ve erkeğin doğuştan getirdikleri biyolojik farklara sahip olmalarıdır. Toplumsal cinsiyet ise, toplumsal olarak inşa edilmiştir. (Alıntılayan Artun)

Dolayısıyla, bu inşa edilişin ardında kültürel kodların, ahlaki normların, dinî söylemlerin ve dogmatik inanışların izini görmek mümkündür. Her biri bir biçimde toplumda var olan statükoyu korur. Bu bağlamda aslında, 

toplumsal cinsiyet statüleri kadın ve erkeğin tanımını (da) belirler. Bu tanımlar çerçevesinde kadın ve erkeğin hangi tarzda kıyafetler giymeleri, vücutlarını nasıl şekillendirmeleri ve hangi isimlere sahip olmaları gerektiği bellidir. Wharton’a göre (2009), kız çocukları giysilerini pembe tonlarından seçerek süslü giyinmeyi öğrenirken, erkekler mavi ve pastel renkli kıyafetleri tercih edeler. Aynı zamanda kızlar odalarını pembeye boyarken erkeklerin renk seçimi yine maviden yanadır. (Aktaran, Artun)

Zogi serisinde Prenses İnci tüm bu kalıpların dışında tasvir edilen bir karakterdir.

Klasik romans türünde soylu güzel kurtarılan, soylu yakışıklı da kurtaran rolündedir. Düşman herhangi bir doğaüstü yaratık olabileceği gibi kötü bir karakter de olabilir. Zogi serisinde ise anlatının birinci katmanı klasik romans türünün izlerini taşır. Başka bir deyişle, Julia Donaldson romans türünün kalıplarından faydalanarak modernist bir masal anlatısı kurar. Prenses İnci’ye doktor kimliği üzerinden kurtarıcı misyonu yükler. İnci Zogi’nin başına gelen ufak tefek kazalarda onu tedavi eder. İnci, alışılmış soylu güzellerin aksine ormanda tek başına gezinebilen, ejderhadan korkmayan, salon kıyafeti giymeyen bir prensestir. Zogi de okur da İnci’nin prenses kimliğini İnci’nin resimli masal kitabındaki görünür imgesi yerine kendi anlatımıyla öğrenir. Şöyle ki, Zogi dördüncü sınıfta saraydan prenses kaçırması gerektiğinden bir şatonun penceresine uçar ve ilk gördüğü prensesi kaçırmaya çalışır. Başaramayınca altın yıldızı kazanamayacağı için üzülürken İnci ile karşılaşır. İnci doktor çantasından tacını çıkararak adının Prenses İnci olduğunu söyler ve kaçırılmayı kendisi teklif eder. Böylelikle, Zogi altın yıldızın kazananı olur. İnci de okuldaki herkesin doktoru.

Öte yandan beşinci sınıfı da başlar okulun. Ejderhaların bu kez savaşmayı öğrenmesi gerekir. Tam da bu noktada “gerçek bir şövalye” olan “Cesur Prens” çıkagelir. Amacı Prenses İnci’yi kurtarmaktır. Zogi ile savaşacakları sırada romans kalıbı ikinci kez ters düz edilir ve İnci araya girerek kendisi için yapılacak mücadeleye engel olur:

DURUN, sizi şapşallar!

Dünyada zaten yeterince kesik, yanı, yara bere var.

Kurtarma beni! Geri dönüp bir prenses olmayacağım,

O süslü püslü, aptal elbiseler içinde sarayda salınıp durmayacağım.

Doktor olmak istiyorum ben, dere tepe dolaşıp

İnsanların dertlerini dinlemek, onları iyileştirmek istiyorum ben.

Mesajı direkt alan şövalye “haykırarak miğferini çıkarır” ve İnci’den onu eğitmesini ister. İnci bu noktada özne konumuna yükselir ve kurtarılmak üzere kaçırılan, beyaz atlısını bekleyen bir prenses yerine, prensi de dönüştüren, kendi başının çaresine bakabilen bir kadın kahramana dönüşür. Üstelik statü olarak prensin de üstünde yer alır. Zira, aynı zamanda eğiten rolünü de üstlenmiştir. Dolayısıyla, itaatkâr kadın imgesi ve erkeğin sorgulanamaz otoritesi de bu yeniden yazımla yıkılır. Prens, İnci’den akıl alır -ki bu durum da alışılagelmiş toplumsal cinsiyet rollerinin dışında bir gelişmedir-. Onlar yara açan değil, yara saran kahramanlardır artık.

Seda Pekşen, “Toplumsal Cinsiyet Rollerini Benimsetme Aracı Olarak Çocuk Edebiyatı” makalesinde 18.yüzyılın ikinci yarısında yazılmaya başlanan masalların “çocukları eğlendirip, oyalamak ve onlara  cinsiyet rollerini aşılamak için” yazıldığını söyler. Söz konusu kadın kahraman olduğunda, -Cesur ve Güzel örneğini hatırlayalım- (babası dahi olsa) “erkek için kendini feda edip mutluluğu bulan kadın” imgesi ön plandadır (153). 19. yüzyılda ise bu imge “kendi kaderini kontrol edemeyen ancak yaşadıkları sonrası ödülü varlıklı ve yakışıklı prens olan kadın kahramanlara (heroines)” dönüşür (154). Grimm kardeşler bu dönüşümde kilit noktasıdır. Masalları “burjuva dinleyiciler için daha rahat ve ihtiyatlı bir hâle getirirler” (154). Ancak bu masallar modernist masallardaki gibi okurun aşinalığını kıran, onu bile-geldikleri açısından rahatsız eden masallar değillerdir henüz. “Kadınlar pasif, ve prensin onları kurtarmasını bekleyen kahramanlarken, erkekler de her zaman dünyayı kurtarması gereken karakterler”dir hâlâ (156).[1]

Zogi serisinde ise klasik masal anlatılarındaki kadın imgesiyle birlikte mutlak güç kaynağı erkeklik imgesi de dönüşüme uğrar:

Masallarda sık sık şu ifadelere rastlarız: Dünyadaki en güzel kız, en yüce gönüllü kişi, eşi görülmemiş¸ kahraman, en cesur, en güçlü vs. Herkes kendi cinsiyetinin değerlilik ölçütünde zirvede olmalıdır. Prensesin güzel değil, en güzel olması gerekir. Erkeğin kahramanlığı, mutlaka güçlü ama başarısız rakiplerle belirtilir. Ondan önce canavarla boğuşan pek çok erkek canından olmuştur. (Buradaki ölüm ise elbette başarısız olan erkekliğin ölümüdür.) Herhangi birini değil, devleri, ejderhaları, olağanüstü güçleri yenik düşürür. Peki ama kimin için? Kahraman zirvede tek kalarak, rakipleri eleyerek yarışmanın ödülünü alacaktır: Es¸siz güzeli. (Sezer 26)  

İnci ise alışılmışın aksine eşsiz güzelliği vurgulanan, domestik bir kadın kahraman değildir. Bilakis, aklı ile ön plandadır. Bu noktada, anlatıda prens ve prenses arasında kurulan ilişki biçimi de âşık olma hâli üzerinden şekillenmek yerine arkadaşlık kurma, ekip olma yetisi olarak belirir. Bu açıdan, Zogi serisi klasik masalların aksine cinsiyetler arasında aşk duygusu olmadan da kurulabilecek bir ilişki örneği sergiler. Kahramanların karşılaşma mekânı da şato ya da baba evi yerine kırlar olur. Dolayısıyla, bu ilişkinin mutluluk yuvası olacak şato da sonsuz mutluluğun mekânı olmak yerine İnci’nin kendisini bir türlü ait hissedemediği, hapsedildiği yere dönüşür. Nitekim, Zogi ve Uçan Doktorlar‘da İnci’nin doktor olduğunu öğrenen amcası “prensesten doktor olmaz” diyerek onu saraya kilitler. İnci zamanını “nakış işleyip, çiçek düzenlemekle” geçirmek zorunda kalır. Ekibinin üyeleri Zogi ve Çelebi ise ne yaparlarsa yapsınlar onu bir türlü kurtaramazlar. Bu kurtarılamayış da anlatıda klasik romans yapısını bozan bir etmen olarak belirmesi açısından dikkat çekicidir. Zira, İnci kazanılacak bir ödül değildir. Aksine “turuncu humma” hastalığını ve tedavisini bilen tek kişi olduğundan, kendisini aklının ve yeteneklerinin yardımıyla kurtaran, bilinçli bir öznedir. Ödülü alan da -mesleğini artık amca çekincesi olmadan yapabilir oluşuyla- bizzat  kendisidir.

Son olarak, 20.yüzyıl ve sonrasında yazılan masallar için Kimmel, “modern edebiyatlarda kadın kahramanların rolünün değiştiğini daha aktif, azimli ve kariyer sahibi çizildiklerini” vurgulamakla birlikte “yine de erkek kahramanlara göre ev işleriyle daha ilgili olarak” resmedildiklerini belirtir (Aktaran Pekşen 161). - Cindirella kendi işini açar ve adını kariyerini ve üreticiliğini ima edercesine “Cinderwear” koyar gibi (162)-. Bu tip versiyonlarda yakışıklı prensin eşi olma rolü -farklı yeniden yazım modelleri olsa da- değişmemiştir henüz. Alternatif olarak feminist öykülerin de yazılmaya başladığını belirten Pekşen, söz konusu makalesinde bu öykülerin sorununun ise kullanılan dil olduğunu söyler. Zira, feminist söylemin şekillendirdiği sözcükler bu kez de çocuklara yabancı kalmıştır -“Fairygodperson” gibi- (161). Bu noktada Zogi serisi hem yakaladığı dil hem de kadın ve erkek kahraman arasındaki ilişkiyi âşık-maşuk düzleminden çekip aldığı için ilginç bir örnektir. İnci’nin alışılmışın dışında resmedilen prenses kimliği ve diğer kahramanlarla kurduğu ilişki biçimi de süregelen klasik algıyı dönüştürücü bir etki yaratır.

 

Kaynakça

Artun, İpek. “Masallar ve Toplumsal Cinsiyet: Kadın Kimliğinin Ataerkil Söylemlerle Yeniden Yapılandırılması”.

http://iletisim.ieu.edu.tr/karine/?p=265. (03.09.2017)

Donaldson, Julia ve Axel Scheffler. Zogi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, [y.y.].

_______. Zogi ve Uçan Doktorlar. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2017.

Pekşen, Seda. “Children’s Literature As A Tool For Gender Appropriation”.

http://uvt.ulakbim.gov.tr/uvt/index.phpcwid=9&vtadi=TSOS&c=ebsco&ano=179406_27f3565ae026dc2a803129176e853683&?.(03.09.2017)

Sezer, Özlem. “Masallarda Toplumsal Cinsiyetin İşlenişi”. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara

Üniversitesi, 2004.


[1] Oysa ki Grimm Kardeşler değiştirmeden önce masal kahramanları bağlamında -Cindirella örneğinde görüldüğü gibi- matriarkal bir söylem söz konusu iken, bu söylem dönüşmüş ve kadın kahraman imgesi pasif, kurtarılmayı bekleyen bir kahraman hâline gelmiştir (Pekşen 156).